20061111

şimdi ben bir eskişehirin bir otel odasındayım, saat 2:23 ve size bu saatte bu şehirde saçma sapan şeyler yazma hakkına sahibim.

aslında niyetim çılgın eskişehir gecelerinden haberler vermekti. ama bunu sonra yapacağım, çok da umrunuzdaydı tabi, ama yapacağım ben, çok da umurunuzda olmaması çok da umrumdaydı.

şimdi bu eskişehire gelirken hızlı feribot denilen nesnedeyiz, gidiyoruz, orada bahriyeli elbisesi giydirilmiş garson kızlar var, nazikçe çay-kahve-portakal suyu diye soruyorlar, ööle arada geziyorlar, durum bu yani. şimdi bu iki tanesine çok rastladım, asık suratlarıyla insanı dövecek gibi ya da al da kurtulalım der gibi gezerler ortada ama bu seferkiler farklıydı, sanki eğleniyor gibiydiler, mutluydular yani, bariz.. kıskandım, bi müddet izledim, gülümsedim, dedim ne güzel, ne kadar tatlılar. insanın bööle abuk bir işi bile severek yapması ne datlı birşey dedim kendi kendime, sonra feribot yanaştı.

bu kaldığım otelde yemek yiyoruz, bi garson kız da orda var, ama görmeniz lazım, dersiniz ki silenzio sen bu kızla evlen, hatta siz kızların deyimiyle birbirinize yakışıyorsunuz bile dersiniz, ööle hoş bir kız yani, baktım, biraz daha baktım, onun o garson kıyafetleri içindeki şeker haline baktım, yüzündeki sessiz ifadeye baktım, çaktırmadım ama, takım elbiseli kendi halime baktım sonra, sonra birşey olmadı, ne olacaktı ki, ayrı dünyaların insanlarıyız daniel, yazık ki bööle bir gerçek var, yazık değil mi? sakın bana bunlar saçma die bir edebiyat yapmayın, itinayla yediririm.

bir de kazı-kazancı amca var, oturuyoruz cafenin birinde, eskişehirde yine, neyse amcanın birinin elinde kazı kazanlar, ki ben görünce dayanamam, kazırım yani. bu olay piyango ya da bahisten farklıdır çünkü on saniye bile sürmeden sonucu alırsın. amca bi on tane ver, verdi, orta yaşlarında belli ki biraz yorgun, kafasında şapka, üstünde kalın parke gibi birşey. kazıdık, çıkmadı, yanımdaki arkadaş ki bana silenzio bey der işsel durumlardan, neyse soru sorası tuttu, ya dayı dedi ben senin yerine olsam dayanamam kazırım hepsini, dayı güldü, ama bööle hafifçe güldü, denedim tabii dedi, hepsini kazıdım birkaç akşam, biraz birşeyler tutturduk ama tutturamazsak bize patlıyor dedi yüzümüze bakmadan. sonra amcaya baktım, birşey söylemeden, insanlar hep aynı ama biçilen roller adaletsiz bir yönetmenin elinde, amca gitti sonra.

şu ki insanlar garip, insanlar birbirine benziyor aslında, zengin fakir zeki aptal güzel çirkin iyi kötü, we are not i am not you are not fucking special..

chivas regal üzerine içki, ekrem abi üzerine berber yok, sizde daha ötesi var mı?

yok bazen ii şeylerin cevabı da olabilir, hep olsa keşke.
neyse..

5 yorum:

Adsız dedi ki...

ben bu yazıyı çok sevdim. sana o garson kızı ayarlim mi?

ahhbuben dedi ki...

"ayrı dünyaların insanlarıyız" en gerçek geyiktir.
çok acıklı.

silenzio dedi ki...

ama görmen lazımdı tuhaffiye, hakkatten bööle yeşil gözleri falan vardı, şirindi, çok tatlıydı yaa..

ayarlasana

gaia dedi ki...

hayatı görerek yaşamak her zaman daha iyi oluyor...

sezgihan dedi ki...

adun,odunlar,odunlaşmalar,odunlaştırılmalar...