20060629

f

şu yatay adam benim, elimdeki alkol, kırmızı bir koltuğun üstünde belli ki birşeyler düşünüyorum, çok mühim şeyler olmadığı da belli.

bir toplantı sırasında kaçıp gitmek için yapılmış hamurdan dünyanın resmi bu da. yalancıktan goller atıp kulağımızda morrissey, 0,5 ucu olan var mı diye sorasım var birilerine, hava kararırken ışığı yakmak için doğru zaman mı yoksa biraz daha idare edilebilir mi alacakaranlıkla onun derdindeyim, ince hesaplar.

ya da aniden saçlarım bonus olsa ve bir italyan gibi bıyıklarım çıksa, bu çok hoş olurdu. yaşlı bir teyzenin otobüs yolculuğunda sorular sorması kadar merak uyandırıcı ve muavinin gazozundan içmek kadar eğlenceli. geldik mi?

daha değil..

20060627

f

yaz aylarında insanların extra-large olmak gibi bir durumları olabiliyor. bu olağan birşey, olağan şeylerden şüphe edilmez, olur yani.

ve ben saçma sapan, beş para etmez yazılarımla deniz, kumsal, obarey üçlüsüne doğru ilerlerken hayattan beklentilerimi de sınırlıyorum. istediğim geyik olmak ve bir geyik olarak mutluluk resminde yerimi alma çalışmalarımda kendime başarılar diler, yanaklarımdan öperim.

oysa tüm nijeryalılar bazı şeylerin daha farklı olmasını isterdi, hayat böyledir zaten, elindeki yetmez adama, hayat yetmez.

harika çocuklardık biz, yazık oldu.

şimdi tatil zamanı..

20060625

f

çağımızın sorununu açıklıyorum: küçük gögüslü kadınlar. bu neslin sorunu bu, buna alışmamız lazım. neden bööle bilemiyorum, nasıl bir genetik oyundur, neden bööle olmuştur entrasan. bananeyse..

geyik modumdayım, şu yaz gününde canımı sıkan herşeye koyim, üç gün sonra tatile gidecek olmanın verdiği haklı gururu taşıyorum omuzlarımda ve damarlarımdaki asil güç: deniz kum güneş.

bu yaz bööle bişey, eylül bööle birşey değil mesela.

yazasım yok. kapatın bu sayfayı. dağılın gidin tatil yapın.

20060622

f

aptal bir gol pozisyonuna girip
yan ağlarda patlayan bir topa vurmak istiyorum
tribünler yuh die bağırsın
senin hayatına sıçiim ozan desinler
hayatım bir meşin yuvarlak olsun
peşinde koşayım, bitsin gitsin
yuvarlana yuvarlana yaşayalım
benim hiç bir zaman yaşamak için ciddi ve temelli sebeplerim olmadı
oysa ölmeyi hiç düşünmedim
bir kere falan, o da aklımın ucundan geçti
lakin insan ölmeyi hiç düşünmemişse
birşeyler ters gidiyordur
dibe vurmamıştır
vursa bile farkedemeyecek kadar aptaldır.
bir de hiç kılıcım olmadı
kılıçsız olmak ne kötü bir durum
birinin kafasını uçurmak istesen zor
jedi olamadıktan sonra bu hayatın anlamı ne
may the force be with u diyorlar
bizim bildiğimiz tek force opet full force
bu işte
bu kadar

20060618

f

modern tıbba inanmayan birisi olarak bacağımdaki öldüren acı, midemdeki bulantı, ishal, kusma, kafamdaki ateş ile birlikte bu sabah itibariyle bir hastanenin yolunu tuttum, daha doğru o kadar halsizdim ki taksici tuttu. orada çok harika doktorlar var miguel, apandist olabilirmişim bile, ama değilmiş, aids de değilmişim, kanımda herşey cillop imiş, ööle dediler. iki ilaç yazdılar gönderdiler sonra. velhasılı bu satırları yazarken de garip bir hastalık içinde olduğumu eklemek isterim.

bir efsane dialog da sevgilimden geldi dün itibariyle, balkondayız, karşıdaki eve bakıyoruz. s sevgili, z de benim:

z: bak şu ev pek güper, dışarıda da oturuyorlar.
s: güzelmiş cidden ama tehlikeli,
z: neden be?
s: hırsız girebilir, şu yandan falan
z: e adamlar tel çekmişler, giremez bence
s: allahtan zenciler yok.

hahahha dedik sonra, zenciler :*)

20060613

eski bir yazı

Sevgili termosifon,

Seni eve ilk geldiğimiz zaman bile fark etmiştim, o kocaman metal gövdenin altında aslında çok iyi bir kalbin var. Baksana gece gündüz bize sıcak bir duş verebilmek için öylece duruyorsun. Hem kötü olsaydın rengin bile siyah olurdu. Unutup yeniden hatırlamaya çalıştığım, bu sefer daha gülen yüzlü bir siyah.

Yarın kocaman adamlar gibi takımlarımı giyeceğim, lap topumu da takıp uzak diyarlara gideceğim. Bana kalırsa hiç geri dönesim yok. Açıkçası sıkıldım, aynı eve her akşam dönüp komik diziler izlemekten de sıkıldım. Tatile ihtiyacım var diyeceğim, o da sana haksızlık. Onca yıldır çalışıyorsun seni hiç kimse Bodrum’daki bir evin sularını ısıtmak için götürmemiştir.

İnsanlar, gülen insanlar, sonra kimilerinin yüzü bin parça mesela. Sadece servise binerken karşı durakta gördüğüm yirmi dört yaşındaki kadın, marketin okula gidip gitmediklerini hala merak ettiğim çırakları, saklambaç oynarken yerlerini söylemekle tehdit ettiğim çocuklar. Hepsini seninle de tanıştırmak isterdim, senin için de değişiklik olmaz mıydı? Üzülme, hepsi bu kadar iyi değil, bazen basit cümlelerin altında senin metaline benzer ağır silahlar da görüyorsun. Peki ben o zaman ne yapıyorum? Gelip ısıttığın suda sıcak bir duş alıyorum. Geçiyor.. sağol.

Süpermen olmak istiyorsan sevgili termosifon, bir pelerine ihtiyacın var. Bu cümleyi daha bir karizmatik olsun diye ingilisceye çevireceksen de pelerinin manasını bulmak için uçaklara binmek lazım, sözlük yetmez. Tabii şunu da sorabilirsin, madem uçağa bineceksen süpermen olmanın ne gereği var, sen de haklısın zaten ben paradoks olsun diye yaşıyorum.

Yarın sabah çok uykulu kalkacağım. Gece olsun diye durup durup olmayan saatime bakacağım. Ertesi gün ise istanbul gülümsemeye çalışacak. İstanbul bile yoruldu termosifon, ben iki gibi gram susmuşum çok mu?

Önceleri otobüsleri öyle çok severdim ki üç şiir yazsam altısından yollar geçerdi. O yollarla bir yere gidemeyeceğimi anlayınca daha uzun yazmaya başladım. Anladım ki senin yanına gelebilmenin en kolay yolu kendine kahramanlar bulmak. Biliyorsun ki kahramanlara sadece özenirsin çünkü onlar aslında hiç yaşamazlar, olur da yaşadıklarına inanırsan zaten sen ölmüşsün.

Odanın dağınıklığını toplamak lazım bir aralar, cümlenin sonunu “hayatımın da” diye geleceğini zannediyorsan seni en yüksek derecede çalıştırırım, ikimiz de yanarız.

Sayfanın sonları gözükmüşken noktalı virgül koymak istedim; söylesene hangi işaret böyle ağır olabilir ki? Hani tam tüm söyleyeceklerini bitirmişsin ama son eklenecek bir şey kalmış, noktada durmuşsun virgül ile devam edeyim demişsin, içindeyse garip bir kararsızlık.

Arada bir soğuk suda dondursan da beni, seni belki de bu sebepten seni seviyorum.

20060612

f

seni edebi cümlelere bırakmam
ben kendim severim.

hadi git şimdi.

20060611

f

annem geisha'nın anılarını görünce, çoccum dedi, izleyelim şunu:

geri kalan julia ve annemin geyiği..

ann: bu geyşa olayı çok entrasan, bunlar hizmet için büyütülüyormuş
Jul: anneleri de seviniyormuş bunlar geysa olunca
ann: öyleymiş, teşvik ediyormuş hepsi
Jul: ben de olayım, sen de sevin
ann: ben sevinmem, ben japon değilim.

biz italyanız, eskiler bilir, tabii ki capon değiliz, annem haklı..

bak gülücük bile yapıyorum, yaptım :-)

f

ah morriseey yaktın bizi, o kadar şarkı var, nerde en baltaları gittin onu söyledin. neyse, başka biri yapsa olay çıkarırdım ama abimizsin, büyüğümüzsün birşey demiyoruz.

anladım ki, ne sigaraya, ne içkiye, ne de herhangi bir güzel şeye karşı iradem mevcut. bu şekilde sanırım 50 sene daha yaşayacağım. fazla iradesi olan varsa adresim: cengiz topel cad. tuğcular sk. no: ...

eh bööle, temmuz başında tatile, hatta babamın deyişiyle izne çıkacak olmanın verdiği haklı bir haliyeti-ruhiye-rukiye-remziye içindeyim. kelime oyunlarını kaybedesim (2-0) var. yatmışız kumsal plaj beach allah ne verdiyse obarey, guberey, güper..

ve aşk en ağır cümleleriyle konuştu başka birinin ağzından: " bu kadar zor mu ya "

bu kadar zor bebek, bu kadar zor.

otuz kupon toplayın, çekilişe katılın.

20060610

f

bu çocukların hepsi birbirinden yetenekli.
maşşallah.
nası eğlendik, nasıl eğlendik anlatamam, anlatmam.
fergie bizi bizden aldı mı, aldı, alır, onun olsun.
üç-beş türk grup gelse de izlese idi, sahne nasıl olur, ekran nasıl kullanılır
tarkan dünya starı imiş, bok yesin.
18 yaşından küçük cümle sübyan da oradaydı, olabilir.

tuvalet sırasındayız, ama hayvani bir sıra, olay bitmiş benim için, o sırada amcanın biri dedi ki, burası parkorman, adı üstünde orman, ne diye bekliyoruz ki.. işte o an bir kıvılcım çaktı güzel benimde, ağaçlar, yani en azından artık bir tanesi daha bi güzel yeşerecek.

hiphop olasım, tri stripes four legs olasım var.

morrisey geliyooo, daha da ötesi yok, fergie smiths'e katılsın, aha o an, benim bittiğim andır.

20060609

f

my name is z
her name is eve

senin bir ismin var mı?







(you should change your battery immediately)

20060608

f

her name is eve.

top 10 word to express her am is are, it is a book;
  1. cute
  2. smart
  3. knows
  4. sees
  5. open
  6. sexy
  7. neat
  8. not wise
  9. but also
  10. surely, a book to read.

dağılın şimdi..

20060606

f

Bu resim benim basit hayatım.

Yıllar sonra bakabilmek için çekilmiş, boşa mı gidiyor günlerim, sigara virgül ipod virgül okunması zor bir kitap virgül kumanda virgül bira virgül çakmak nokta. you did a bad thing.
Neden bazı şarkılar arka arkaya yirmi dokuz kere dinlenince manalı, neden böyle, ne kadar nedenimiz kaldı Siyah, sabaha çıkarır mı bizi. Çıkmayız değil mi? Çıkmayalım, bırak böyle takılı kalsın, mandalda bir çamaşır gibi hafif bir rüzgar, parçalı bulutlu bir hava, yağmur yağmaz ama, bırak böyle kalalım. You did a good thing, i am not happy.

Alberta derdi ki masalların bir sonu olur Louis, tüm masallar mutlu bitse de bir sonu olur.

Mesela sana sarılsam, balkonun kapısı açık kalsa, sakin bir rüzgar, rüzgarda takılı kalmışız anlaşılan, anlaşılan bir önceki paragrafta imiş manası hiçbirşeyin, neyse, mevsim eylül, içsek içsek de sarhoş olsak, kendimizi kaldıramasak yerlerden, ota ve boka gülsek, sen gülsen, senin gülüşüne gülsem ben, oh please save your life, o şarkıyı dinlesek, sussak birden, yalnızca baksak birbirimize, bir kerecik öpsen beni, ufacık, iki değil, anlasan, anlatsam sana, bak desem kötü yani, bırak kötü olsun desen, senin cümlelerini bile ben yazıyorum, kötü değil mi desem, değil desen, gülsek.

Alberta derdi ki masallardan vazgeçtim ben, ağır hikayeler okuyorum, kısa, hüzünlü.

Gülüp geçsek bunlara. Gülsek, bu kadar zor değil desem sana, zor desen, birkaç saniye sussak yine, yine, gülsek..

tümer inönüye nasıl çıkacak....

aha şu videodaki on gün önce fenere giden tümer.. ben de oradaydım.




bu profesyonellik falan değil, bu şerefsizlik.. boş mukaveleye imza atarım demeseydin, bizi inandırmasaydın kızmazdık bu kadar.

nasıl çıkacaksın inönüye, çıksan geri dönebilecek misin..

siyah ulan, beyaz ulan...
alayına isyan..

akıllı olun, ÇARŞI burada..

20060605

f

Morissey
the night has opened my eyes.
bulun dinleyin
sense sevgilim
her sabah ilk sigaram gibisin
başım dönüyor senin yüzünden
bu cümleyi unutma

yorulduk be
çok yorulduk hem de

neyse

20060604

f

Sarı saça karşı bir zaafım var. Yazık ki bööle.. neden bööle, bilemiyorum.

Bi de filmlerde hep iyilerin kazanması, julia söyledi ben de farkettim, asist gol hesabı. Ulan bi kerede kötüler delip geçsin, mutlu son olmasın, son saniyede hırsızlar yakalanmasın, kavgada yerden birşey alıp adamın alnına saplamasın falan filan. Hayat bööle değil çünkü, kimse kimseyi kandırmasın, hatta ekseriyetle bu serrefsiz güruh alır pastayı, neden bööle bir klişe var o da entrasan, tüm dünya masum ve iyi diye mi, kuzum yemeyelim birbirmizi.

Aşkın açamadığı kapı, kanatlanıp uçamadığı yer mi var baby? Yok valla, zamanında dersaneye gitmek yerine sahalarda antreman yapsa idik şimdi milyon dolarımız olmuştu, kafama sıçiiim.

ikinci sınıfta öğrenci olsam neler yapardım vallahi, ama geçmiş bizden. o vakitler hep çalışmaya başlamak falan isterdim, bok var ya, gördüm hakkatten varmış.

Sizin deyiminizle saçma bir post oldu, post ne ya, koyun postu gibi, iki saniye delikanlı olun, yazı bu, saçma bir yazı.

Dağılın şimdi.

20060603

f

İnsanların bir kedi köpeği ciddi anlamda bir insan kadar sevmesini anlayabilmiş değilim. Hatta bu kedi köpeklere kızım, oğlum, ben onun annesiyim diyenleri anlayabilmiş hiç değilim. Bu arkadaşların ciddi sorunları olduğunu, ağır sevgi eksikliği yaşadıklarını kanaatindeyim. Bananeyse.

Bir şeyi o kadar çok seveceksem çocuk yaparım. En güzelinden, misler gibi, al sana sevgi yumağı, hem sabah akşam gezdirme derdi de yok, altını bağlıyorsun o kadar. Yemek parası da vermiyorsun, anneden doğal kaynak var, çizgi film kanalları çıkmış şıkır şıkır. Şaka bi yana, benim çocuğum olsa sevmekten öldürürüm be.

Ööle birşey yazacaktım da vazgeçtim, yaz geldi. Bi de çok uykum var.

20060601

f

- umut var mı?
- umut her zaman var.
- yok be abi,
- var, var
- yok, yok
- senin şu halin beni deli ediyor
- deli ol amına koyim, biz istiyoruz sanki
- istiyorsun tabii, senin olayın bu, bi dünya kuruyorsun orda yaşıyorsun
- sen marsta yaşıyorsun sanki yavşak
- mars girsin sana, bööle yaşlanacaksın sen
- bööle yaşlanırım ama senin gibi kandırmam kendimi
- bizim üstümüzden tır geçti abicim, ne yapsa idik, gülüp geçiyoruz
- geç, geçip gidiyor hayat dediğin
- ööle tabii, ama umut var
- neyse abi, kafana bişey atcam şimdi, yok umut falan
- var, var..
- umutlar siksin seni, salak herif
- ..