20060330

f


daha sonrasında dedim ki;

- bak böyle olmaz, bir zaman sonra bana hak vereceksin zaten.
- ne kadar bir zaman sonra?
- kaç senin saatin?
- sekize yirmi dokuz dakika var.
- akşam olmuş nerdeyse
- ne saklambaç oynardık akşamüstülerde çocukken
- kaç yaşında çocuktuk mesela, senin pitikareli bir eteğin vardı onu hatırladım birden
- dokuz herhalde en fazla dokuz yaşında
- çok büyüdük yahu
- yok, sen hala fena sayılmazsın, pek birşey değişmedi merak etme
- dalga geçme, fena mı, gülüyorsun işte
- e bu yüzden seviyorum seni zaten

utangaç bir gülümsemesi vardı, onyedi yaşındaydım, o da bir eksiği.

güzeldi be, keşke böyle bir hatıram olsaymış.

20060328

f

bööle birşeye denk geldim,

dünyam değişti.

http://ersinihan.blogspot.com/

20060327

ft (financial times) (hergün zevkle okuyoruz)

yaşı otuz olan insanlar var, insan değiller. bakıyorum da 30 deyince ühüüüü bitmiş yani olay. mesela ben çocukkene otuz yaşında hayat denilen şeyin stabilite denen şeye kavuşacağını düşünürdüm, şimdi bakıyorum da o şeyler o yaşta pek mümkün değil.

herşey boş geliyor zaten bu takvimlerde. annemin iki gündür evdeki herşeyi üçüncü kere yıkaması ile boşalmayan çamaşır makinesi ve onun deli edici sesi dışında herşey yolunda. cidden bööle ama, çok yalandan bir cümle gibi dursa da az önce düşündüm hakkatten bööle. entrasan. salağa bağladım.

birazdan annem ve babamı kola kisvesi altında kandırıp votka-kola içecek olmanın hezeyanı içindeyim. orta iki sonu, yaz başı, hafif haylaz zamanlar, kandırmaya müsait, yalanlar havada, cebimde bir kola ve halı saha parası, akşamüstü, gol atan kaleye geçmiş, benim gidecek yerim kalmamış..

cabin crew crosscheck- son zamanlarda bu cümlede takılı kaldım. missmile bilir ve gülümser duyunca. keşke hergün çiçek alabilen adamlardan olsaydım, mutlu olacaksa tabii.

-----------------------------------
benim bu ebe sobe işim olmaz, karizmatikim biliyorsunuz, lakin "ben korkarım böyle 2 kişiye yollamazsan başına gelmeyen kalmaz tarzı şeylerden" denmiş o yüzden; kısaca, pek kısaca:

1. Sevgi nedir?
ne değildir. çok uzaklara gitmemek lazım
2. Yeniden doğsam?
yine kendim olurdum. i am happy
3. Beni en çok duygulandıran şarkılar?
bir sürü lakin süper baba film müzikleri son zamanda.
4. En çok etkilendiğim şair?
cemal süreya
5. İsmimin ne olmasını isterdim?
louis
6. Hiç aşık oldum mu?
i think so.
7. Hayatımı değiştiren olay?
business

fg

( kendimi sith lordlarına benzettiğim resim, fantezi çalıştım)


Bunlar manyak, dün şimdi gidiyoruz sahilde yavaştan, bu picasso için sıra bekliyor milletimiz, ama ne sıra, sanırsın gelene 100 dolar veriyorlar, ucu bucağı yok sıranın, hava da buz gibi, hakkatten anlamak mümkün değil, şaştım kaldım ricardo, ne sen sor, ne ben answer, it is a book.

bu kadar mı açtık sanata, sanki tiyatrolar, modern danslar, müzikaller doluyor taşıyor da iş picasso’ya geldi. Gidilmesini anlıyorum hadi salla sanat aşkını falan da cidden bu sıra bekleme mevzu beni benden aldı; Tabii nefret ettiğimi de belirtmek isterim bekleme salonu ya da yavaş ilerleyen şeylerden. Bu kadar geyik de belki o yüzden.

Bananeyse buenos aires’li müslüman kardeşlerim, giden gitsin, bahar geliyor, ben ona bakarım. Havalar ısınmış, tişört, terlik, deniz, kum, bikinim falan, değmen benim keyfime. Oysamki kışın evde oturmaları da severim ama bu sene nedense pek bi bunaldım. Size neyse bundan.

Kayahan’ın bomba bi lafı vardı, yolu sevgiden geçenlerle buluşacağız falan diye. Buluştun mu kayahan diye sormak lazım yolda görünce.

Kartal gol, gol, goool..

Eski bir şarkı bulup kavır yapıcam, kaset yapıcam, bu kadar kolay mı lan bu iş, çakallar, yer miyim ben, şimdi turkish radyoda ne dinlesem soruyorum bu yeni mi diye.
------

@Missmile; “nası bisi bu?” Sen anlıyorsun..

20060324

f

tikkat ettiyseniz şahsım:

@hasan
@memet
@itopkek (off off)

şeklinde commentlere cevap yazmıyom, yazamıyom, bana direkman bişey söölemedikçe oscar cordobanın bu cümle içinde geçmesi kadar anlamsız geliyor, zaten bi toparlandım bi daha tikkat ettim komment edilesi yazılar da yazmıyorum. Şimdi yardırmışım aşk, meşk falan deyü, ne yazsanız kifayetsiz kalacak, biz beraberiz gibi birşey yani mağazada.

bi anonimuscum vardı o anlamsız şeyler yazardı ahmed hassanın iki kişinin arasına gelip oturması gibi, kendisini de elim bir vehamette kaybettik, biliyorsunuz, herşeyi silenzio’dan beklemeyin. Girin mesela ki şifrem “45450909” kendiniz yazın, valla bişey demem, bakarım ööle aaa ne yazmışım deyip pencereden.

Otobanda sağdan sola şeritler arasında geçmeyi pek severim, kaza yaparak ölmek en büyük hayalim.

Böyle.

20060323

f

bizler ki herbirimiz çalışkan mitokondrileriz, bir klorofil kadar renkli hayatımız ve coğrafya öğretmenimizin anlattığı iki dağ arasındaki derin boşluklarlarda yaşıyoruz, vadiler geçiyor içimizden, fatihin istanbulu fethettiği yaştayız halbuki ve 93 harbinin tarihini karıştırmışız, beden eğitiminde hep en son seçilen olmuşum maça, misketlerimi ütmüşler ve pek kahraman bir sınıf başkanıymışım oysa, kızılay kolundan biraz hallice, okula yumurta getirmiş çocukların garip kokusu. Zil çaldı.

Gitmek, artık daha zor. Kalmak, biraz daha istiyor. Uyumak, sensiz yalan. En sevdiğim fiil ellerinin yüzüme değen hali.

20060316

f

biz resmini çizemedik mutluluğun seninle, o cümlelerin içinde kullandık ancak, yarım yamalak, her dilimize geldiğinde biraz kırık, birazcık ama, saatin beşe on kalması gibi, beşte kalkacak otobüslerin gardaki tedirginliği, muavinin az sonra yerde siyah bir iz bırakacak sigarası misali, ikramımız turuncu renkli bir içecek, camdan çocukluğumuz geçer aslında, sonumuz noktalama işaretleri.

sen bana sigaralarından bahset, hangi kültablasına anlatıyorsun beni, kaç kibrit bilir senin için yandığımı, kaç kere vazgeçtik birbirimizden, kaç sabah senin için uyandık, kaç kere kaçtık bu şehirden, kaç kere kaç biz eder, onları anlat.

hem sen bilirsin, sorduğum soruların basit cevaplarını, neden akşamüstlerini severim yazların, yüzünün hangi zarfının sonrasındaki yüklemim, sen gülünce niye mevsimler durur, bu yağmurları cebinde mi taşıyorsun sen, hangi ülkeler tanıyor bağımsızlığını, milli marşımız olmuş mu hüzünlü şarkılar, bir ilkokulun bahçesinde cuma öğleden sonrası..

sus, birşey söylemene gerek yok, izin kağıtlarına yazılacak mazeretlerin hepsini tükettik, biliyorsun, elektrik kesik olduğu için sevemiyoruz artık bizi, bırak böyle dağınık da güzel hayat, hayat işte, iki hece, tek kelime, bir yokluğun..

yazık ki,
ben senin cümlelerindeki kafiye değilim.

20060313

f

saçmalayan anonimuslar yüzünden yalnızca blogger diye tabir edilen jogger, fucker, icebreaker'ların comment yapmasını sağlayacak adımları atmış bulunmaktayım.

gönül isterdi ki boğazda yalım olsun, porsche'um olsun, dokuz tane çocuğum olsun; ha bi de bu anonimuslar yahu ne güzel yorum diyeceğim şeyler yazsaydı.

ankaraya deniz getirecek kadar kendine münhasır yazarınız, ailenizin gözbebeği, cüzdanınızın dostu silenzio..

söölesinize, anonimus sporcu değil mi?

20060312

f

bi taskiye bindim, zmirna'da, amca pek keyifli, baktım konuşacak, anlat amcam, dinleriz.

1980ler falan, amcam tek'te (turkey elecktirk kuruluşu) çalışmaya başlamış, lakin bir ay sonra polis sınavları varmış, girmiş, hep polis olmak istemiş zaten, sınavı da kazanmış (on puan, on puan, amca şampiyon), sonra katakulli ile tek'ten izin alarak samsuna okula gitmiş, beğenmezse geri dönecek, sağlamcı, akla bak, tek'e izin alıyorum demiş, hooop başka mesleğe, bakmış açıyor polisiye mevzular, basmış istifayı (da daaaaaa), polis olmuş.

derken günler geçmiş, demişler ki bu vatan için ölmek isteyen varsa öne çıksın, aynen bööle, spor salonunda olmuş bu olay, amirler ölmek için öne çıkın demiş, abim delikanlı, obareyyy, özel teşkilata girmiş, 5 sene, 300 kişi gitmiş bunlar tehlikeli bölgeye, 50'si ilk sene rabbime kavuşmuş, kurtlar vadisi gibi birşey,

gel zaman go zaman, amcam izmire geri dönmüş, koruma falan olmuş sonra fransada konsolukta özel görev, para da yapmış almış taxi plakasını, bakmış olacak gibi değil, gene bi katakulli, on sekiz senede amcam emekli, şimdi öölesine takılıyor, ööle imiş yani..

şimdi bu neşeli amcam dedi ki; "bak herşeyi anlattım, ama bi de şunu ekleyeyim; bi tane de kız vardı, onbeş sene falan önce, selma, çok istemiştim ben onu, olmadı ama, abisi araştırma görevlisi idi, bana dedi ki gel samsuna, evlenelim, gidemedim, yıllar sonra yeniden gördüm, bekardı hem de, ama ben evliydim artık, öyle işte, içimde kalmış, söyleyeyim dedim. "

gördün mü missmile, aşk bööle birşey işte, anlatıyorsun anlatıyorsun ne kadar zaman geçse de dibinde kalıyor adamın, kalsın zaten, sen benim aklımda kalmayacaksan, yakalım bu hafızayı

söölesinize bu amca sporcu değil mi?

(enterasan insanlar yazı dizisi- episode chapter 147)

20060311

f

bizler mahserin dört atlısıyız; coni, haydar, selami ve ben..

yediği içtiği ayrı gitmeyen dört kanka, atlarına gözü gibi bakan yoldaşlar, pek birşey düşünmeyen umursamaz kovboylar, aşk dedikleri masal diyen deniz sekileriz, magazin izlemeyen sol düşünürleriz, hürriyetin resimli arka sayfasıyız, bira içip maç izlerken ibne hakem diye bağıranlarız, kardeşiz biz, vahşi batının uysal çocuklarıyız, iki kere iki dört kişiyiz..

selami, bizim selami, dağınık selami, hiçbirşeyi tam olarak anlamayan selami, bu dörtlünün en küçüğü, en gözü pekimiz, kahraman selami

coni, hepimizin conisi, sarışın coni, markacı maddiyatçı adi coni, ama tatlı çocuk coni, hisli duygusal efendi centilmen, kızların gözbebeği coni, bize kız ayarlayan coni

haydar, bir üçgenin dış açıları toplamı haydar, okeyde mevlana gibi dönen haydar, iki çay da bize getir abi diye bağıran haydar, çocuklar gibi saf temiz haydar, kardeşim haydar

selami, coni, haydar ve ben yani mahşerin dört atlısı, yağmurların efendisi, unuttuklarınız, görmemezlikten geldikleriniz, bir taksinin arka penceresinden bakarken yanınızdan geçenleriz biz, markette arkanızda sıra bekleyenleriz, adres sorduğunuz, gizli kahramanlarınız, bekledikleriniz, gelmeyenleriniz, gizli aşkınız, evet, bizler, mahşerin dört atlısı, iki kere iki dört kişiyiz..

20060307

f


başarılı olmak karizmatik olmayı da yanında getirir diye düşünüyorum, bazen ama,

bunun da aptal bir yazı olmasına karar verdim, yarısını anlamıyorsunuz çünkü yazdıklarımın, bu "beni anlamıyorlar" tribi vardır ya, var yani ööle birşey, duyarsın bunu arada sırada, çok da ukala bir cümledir, ulan sen nesin ki seni anlamayalım, anlat işte, alla allaaaa

mesela xavi, xavier, louis gibi bir ismim olsa ispanyol olabilirdim, benim ismim ozan normalde, ööle diyorlar, biri ozan deyince bakıyorum, efendim diyorum, ne vardı? ozan ismini de sevmiyorum, ezik yani, ozan ne lan, sööle bi yiğit, mert falan gibi delikanlı birşey koysanıza, şööle diyaloglar oluyor:

- merhaba, ben ozan
- ay ireeeenç

nike'in reklam ve ürün geliştirme departmanlarında asgari ücretle çalışmak istediğimi belirtmek isterim.

içimdeki kartal aşkı da bambaşka, fenere bi koyduk, bak toplayamadılar bi daha, ho ho ho..

söölesinize ben sporcu değil miyim?

f

annemle alakasız mevzular çiçek açmışken dedi ki:

- şimdi babanı bi kadınla gördük deseler, "gidin gözünüzü silin bi daha da bakın, o değildir " derim..

ulan bendeki babaya bakar mısın, adam ne biliym bi robert bosch olmuş, bi al pacino olmuş annenin gözünde, hey yavrum..

işte ben bu adamın oğluyum arkadaşlar, aldatmam, aldatanı da yakarım..

sonunu düşünmeyen bi bok olamaz..

20060306

f

bu fotoğraf, bir otel odasında, gecenin ikisinde, toplanmış pijamalarım ve süeterime ait. belki de hepimize lazım olan şey dağınık hayatlarımızı toplayacak bir kat görevlisidir, 1619 numaralı odanın geçici sakini ben, aslında pek de sakin değilken, birden, bakarsınız herşey yoluna girmiştir, bakmazsınız köşeleri özenle katlanmış çarşaflar kadar yamuk durur gemiler, denizlerde..

konuştuğumuz gibi, pek düşünmemek lazım, bazen fazla uğraşıyoruz, kuşlarla, böceklerle. bırak gitsin, bırak dursun öyle, kurcalama, ne işine yarayacak ince ayrıntılar, farkettiğini farketme, anlamamazlıktan gel, bir yerlere gideceksin zaten, yüzde kaçı ellerinde zannediyorsun ki hayatın, on yirmi seksen, sıfır, sıfırı hatırla, sahip olduğun en büyük şey, kocaman bir sıfır..

bandırmanın hızlanmış feribotlarının bekleme salonun kapısında, bi abi vardı. deli demek bir yol tabii ama o deli ise biz ne kadar akıllıyız, bilemiyorum. gülüyordu, sürekli ama. kapıdan geçmek için yanına yaklaştım, napıyosun dedi, iyiyim dedim, güldüm ben de onun gibi, sen nasılsın? iyiyim işte dedi, burada bekliyoruz, Allah işlerini rast getirsin diye ekledi, senin de abicim dedim, güldük, Allah sana iki katlı ev versin inşallah dedi, duraksadım, sana da dedim. güldüm, güldük..
"Allah sana iki katlı ev versin.. " : daha iyi bir cümle duymayalı uzun olmuş..


bu aşağıdaki fotoğraf, bir otel odasında, gecenin ikiyi on gecesinde, kulağımda neşeli bir müzikle dans ederken çekildi.