20061031

f

boş
luk

20061030

f

" such a perfect day, I am glad I spent it with you "

böyle bir cümleyi, böyle birine söylemeyi, böyle bir zamanda, böyle ehh işte giderken işler, böyle gülümseyerek, böyle sabah uyanınca aklıma ilk gelen şey yaparak, böyle yeniden gülümseyerek sonra, böyle demeyeli yani..

takvim Siyah, takvimlere bakmayalım bir daha..

böyle işte..

20061029

f

Survivor diye birşey var; şimdi aslına bakarsanız bu mevzu cbs denilen meşhur amerikanya tv’lerinde gösterilen ve doğa şartlarında aman efendim kim ayakta kalacak kim delikanlı falan kapışılan bir yarışma proğramı, benzeri de ismini hatırlamasam bile showteve ekranlarından sizlerle buluştu, hastası oldu bazı hayvanlar.

Neyse acun arkadaşımız hakkatten zevkle ve hayretle izlediğimiz yurtdışı işlerinden sonra dedi ki böyle olmayacak, insanlar baydı, koyayım venezüellasına ben geri dönüyorum, o vakit fear factor yanında başka birşey yapayım dedi veeee işte karşınızda birbirine zeytin dalı uzatmak yerine kapışacak türk ve yunanlar, nerdeee peki: survivorda, oh yeah..

Tabii, hiç birbirimizi yemeyelim, yunan ve türk çekişmesi her zaman on numara bir reyting unsurudur, türkler yunanlara kafa atmalıdır, yunanlar da türklere. İzlediğim 20 dakikasında (hep cnbce izlediğim için izlemiyorum tabe der gibi oldu) acayip gaz bir durum söz konusu. Şimdi türkler yeniyor mesela, amca var bi tane klasik; yaşlı kadayıf olmuş ama hala kendini rambo zannediyor, bizim kadayıf hemen bööle kızgın kızgın diyor ki “ bu bizans oyunlarını çok gördük” vay babam vay, yüzyılların intikamı alınıyor, ööle bööle değil. sonra bu salaklar yenince yani türk salaklardan bahsediyorum hemen başlıyor onuncu yıl marşı söylenmeye, ulan noluyo, naptınız, altı üstü zıplayıp hoplayıp bir boktan şeyde geçtiniz elin gavurunu (ben bile gaza geldim, yunanlara ölüüüm; gavur falan, oha be) , Akabinde lay lay lallalaalaa haaaaa türkiye die bağırıyorlar, oradaki haaaaa türkiye en süper kısımdır zaten, bilen bilir, haaa ne ya, ha nee..

Amaaaa şimdi bu yunanların nadya diye bir yarışmacısı var, aman aman, o ne, ne yaptın be rabbim, yemin ediyorum tüm türk milleti o kıza kurban olsun, umrum olmaz,

Bir türk dünyaya bedel midir, ama 1.000.000 türk krosu bir nadya’ya bedel midir?

Hasan topla oğlum tezgahı, gidiyoruz..

20061026

f-8

Öte yandan güzel hayallerimiz de vardı, ötesi berisinde aslında iyi niyetli ve namuslu orospular sayılabilirdi kalplerimiz; sevmesini iyi bilen ama sevemeyen eğri büğrü kahramanlarıydık masallara özenen hikaye kitaplarının. küçük işlerin büyük adamı olmaya çalıştık bir ara, beceremedik, üstümüzde güzel durmadı, hep umut ettik ama, umudumuzu kaybetmedik yani, kaybetmedik değil mi Louis, son sigaralar yanarken iyi şarkılar dinledik, bunu iyi yaptık bak, hınzırca gülümsedik onca şeyin arasında, uzaktan bakan birisi için güzel manzaralar verip aniden kalkmaya çalıştık masadan, yapamadık. Yine de elimizde kalanlara tutunmasını iyi bildik biz, o iyi şarkıları dinlerken tüm fotoğraflarda yakışıklıca kaybetmeyi öğrendik, bunu becerebildik en azından.

Oysa hayat böyle şeyleri sevmez, bu kadar çakılsın istemez gizli saklı şeylerden, yedirir adama, al der, bak bu farkettiğinin karesi, bunun karekökünü alabilirim zannediyorsun ama al sana üçün biri.

Bir de sen varsın, annemin kristalleri içinde bir bardak chivas regal, dünyada daha manalı birşey aramak için saat çok geç, iki, buçuk, üç. Kelime oyunlarını kazanacak yaşı geride bıraktık ayrıca, kendimize söyleyemediğimiz cephelerden ağır yenilgiler, sen mesela, paragrafın başıyla aynı sen, aklımın ortasından her seferinde o küçük elini güle güle der gibi sallayarak geçerken, o çocuksu halin, birkaç kelimen “böyle yapma, yoksa seni unutamam” , yanında uyandığım sabahlar, hepsi dağınık. Kapanmış bir defterin son satırlarında kara kalemle yazılmış, sana sarılıp uyumayı özlüyorum ve bunu o kadar çok özlüyorum ki, sana söyleyemeyecek kadar masum, artık senden birşey isteyemeyecek kadar mahçup.

Bizim bir evimiz olacak halbuki, başka bir senle. etraftaki kime sorsan bilecek uzaktaki ev deyince, iki katlı, bahçesinde tahta bir masa, belki bir salıncak, neden olmasın, olsun, birkaç ağaç da olsun ayrıca, kocaman, gölgesinde uyunabilecek kadar kocaman yani, akşamüstü olsun sonra, saat 6 gibi, sıcak bir ağustos kendinden vazgeçerken susup susup oturalım seninle.

Daha fazla yazmayacağım,
Lanet olsun..

20061025

f

uzun zaman sonra yeniden hikaye yazdım.

bu da linki,

adam gibi yorumlar more than welcome. gelin geleceğin orhan pamuğunu hep birlikte yaratalım, ahahahha...

20061022

len

istanbuldan gelince biraz balıktan çıkmış su gibin oldum. bi bok yapmadım, piley istasyon oynadım, internet de yok evde bulütuttan bağlandım, yavaştı tabe. şimdi bir internet kafede birbirinden elit çocuklarla birlikte gazetelerimizi okuduk, internete giriyoruz, saçma sapan oyunlara üç kuruş paramızı verelim dedim çocuklara, kabul etmediler.

burda kro ama güzel kızlar var, birgün kro olursam bu güzel kızlardan birisiylen evleneceğim. olmazsam daha süper bir insan bulup onunla evleneceğim.

30 günün 24ünde alkol almış birisine bayram nedir be yavrum?

neyse bööle işte. beşiktaş gol atınca ööle bir bağırdımki kasada duran kadınlar korktu. bu da bir ayılık mıdır sanırım.

hee, aslına bakarsanız yapmam gerekn bir sürü iş var para kazandığım işle alakalı. ama bu şehirde zaman o kadar dağınık akıyor ki bööle toparlanıp birşey yapmadan gelebilirim o zaman da tutabilirim. hayırlısı..

20061020

f

bugün bok gibi bir eğitimde bok gibi bir gün geçirdim.
beşiktaşım, karakartalım, çatalçingenem de yenildi.
giderek genç kız günlüğü yazıyorum, onun da farkındayım, düzelticez.
ama komik de olmuş, baktım yani sööle bir, kendin çal, kendin oyna jonathan, boşverelim bunları, dansöz tutalım.

şu tatil gelsin, hani nerde tatil, tatiiiiiil, gel oğlum amcana.

20061019

another

bugün beşiktaştan arabaylan ralli şeklinde ilerlerken motorcu bir abi ile karşılaştık, yolumu kesti falan yanlışlıkla, ilerleyemedim, deli oldum.

sonra abi beni kırmızı ışıklarda yakaladı, bekliyorsunuz ki kütepata girdi, girmedi hayvanlar, dayak falan yemedim. neyse abi durdu ama belli ki işe giden bir beyefendi insan 35lerinde. açtım camı..

abi dedi ki senin amına korum hayvanın evladı, demedi tabii, nerenizle okuyorsunuz adam beyefendi dedik, hemen kabalaşacaksınız, hemen..

"kaç saniye kazanacaksın böyle gidince".. dedi ve böyle yüzünde geyiğine değil de cidden söylediğini belli eden süper bir ifade vardı.

indim arabadan, elimde levye, senin dedim o motoru götüne sokarım, ohaaaa, gerçekten ohaaaa, lan ben o kadar hayvan mıyım, der miyim ööle birşey, benden bunu mu bekliyorsunuz, küfür bile etmem ben, demedim tabii..

haklı olduğunu farkedip ben de şöyle bir baktım amcaya. yolumuza devam ettik.

bunları biriktircem tayfun taliboğlu amca yapıcam kendimden 4 kupona.

ayrıca yalnızca güzel kızlar güzel müzikler dinler.

20061017

a fine day

aslında herşey gecenin bir vakti küt pat sesleri ile uykumdan aha hırsız geldi nerde benim beyzbol sopam diye kalkmamla başladı. bir müddet kendime gelemedim, yorganın altından kafamı çıkardım, etrafa bakındım, yastığın soğuk kısmını ters yüz ettim, rüyada kaldığım helecanlı yeri düşündüm, birazcık daha sesleri dinledim, baktım gelen giden yok, uyuyim dedim yeniden, uyudum, mışıl mışıl.

akabinde çalan saati takriben 4 defa ileri atarak vallahi bu sefer geç kaldık nidaları ile yataktan fırladım, yüzümü yıkadım, traş oldum, elbiselerimi giydim, aynaya baktım, eşyalarımı toparladım, çıktım..

çıktım ki yağmur ki şemsiye kullanmayı sevmeyen italyanlar için hadi yavrum yiyosa gel diye yağmakta. arabanın yolunu zor buldum, kalorifer ısınınca direkman ayaklarıma verdim, ohh, birazcık ilerledim, maksat doğalgaz sözleşmesi için muhtarlıktan ikametgah senedi almak, aslanlar gibi girdim içeri arabayı paralel park edip ve bildiğim bütün doğruları dik kesen saçma edebi cümleler, üst çekmecede, dolapta.

bizim mahallenin muhtarı genç ve güzel bir bayanmış, allah sahibine bağışlasın. şimdi bu muhtar dediğin yaşlı ve sigarasını elinden bırakmayan kimselere verilen isimdir aslında, lakin bizim abla otuzlu yaşların hafiften kırışık gözleri ile bilgisayarı bir piyano gibi kullanan ama sağ tarafında da kaşesi duran biri, sabah saat dokuz, kamera arıyorum etrafta, biri bizi yiyor diye, uyanmamışım.

tabii asıl şok edici vaka ise muhtarımızın bir yandan ikametgah için notalara basarken bir yandan da msn'de arkadaşlarına gülücük göndermesi. sormadım tabii sabahın o vakti kaç kişi online, orhan amca da online'sa bir tebrik edelim demem, devlet makamında laubali olmam ben.

çıktık ordan, işim gereği çok seyahat ediyorum aksarayda bir yere gideceğim, dedim hocam sen yakarsın sigarayı, aç karın falan dinlemezsin, bu sırada da koop island blues dinliyorum, iyi herşey güzel de, sigarayı yakacak kibritlerin hepsi tükenmiş, bertaraf olmuş. azimliyiz, sigara sönük haliyle ağzımızda. kalabalık trafikte adam kolluyorum ateşli, kırmızı ışıkta durunca yanımdan geçen abilere falan soruyorum, nafile, ateş yok, yirmi dakika olmuş, biz yanıyoruz. derken, tam ulan bendeki şansa bak derken, yandak, takside bir amca hem de hemencecik benim sol yanımda, açtım camı, açarmısın açmaz mısın, açarım, abi be dedim, bi ateş vercen mi, ölüyoruz burda, abiden şivesiyle gelen cevap:

- al bu çakmağı, mardinden geldi bak, senin olsun..

abim benim be, sen o sarı çakmak mardinden buralara benim için gelmiş meğersem, ne süper bir insanlar var şu küçük dünyada, sarı çakmaklı bir sevindirik oldum.

sonra, yani tüm bu sabahın geri kalanında sikindirik gün devam etti.. şaşırmadım bir daha hiçbirşeye, tereddüt etmedim.

iki dediğin ikiyi bulunca, çıkar birbirinden sıfır eder. ben de seni beklerim.

bu böyle bu işler..

20061016

f

orhan pamuk amcanın oskarı kazanmasından sonra anaaa, bir baktım ki etraf yıkılıyor, yok efendim ermeniler yüzünden, yok efendim asıl bundan sonra aleyhimizde konuşacak gibi bir sürü şey, beş senedir neden vermediler de şmdi verdiler, neden aynı gün gibi milyon şey.

bunu söyleyen insanlar da hepsi okumuş çocuklar yani kahvedeki ahmet amcanın söylemesini doğal olarak anlayabliyorum ama bu arkadaşlar maşallah ülkemizin önde gelen üniversitelerinden birinden mezun olmuş, eli fırın tutan tayfadan.

bu kadar insan aynı şeyi söyleyip ben aksini düşününce lan dedim ne oluyo, biz mi bir yerde hata yapıyoruz, hemen aradım avukatlarımı, ally mcbeal yani, yapmıyoruz dedi.

şimdi bu arkadaşlar bööle mangalda kül bırakmazken birşey de demiyorum çünkü ne desek kifayetsiz, inanmış yani adam, senaryo kurulmuş, oyun bitmiş, ne dicen ki, işim olmaz.

yahu gaflet ve dalalet içine girmeyin, bu işler bu kadar ucuz işler değil, siz kendinizi pek zekalı zannediyorsunuz ama herhalde bööle bir durum olsa mal değiller ya aynı güne koysunlar iki okazyonu da ve ayrıca..

biraz saygı gösterin.. milli maçlarda mangalda kül bırakmayan o tavrın daha da fazlasını haketmiştir orhan pamuk, hakan sükürün ömrü billah yapamayacağı golü atmıştır, oskar bu boru değildir ülkemize gelen şey. iki satır yazdınız hatta okudunuz mu hayatınızda da bööle götünüzden itiraz ediyorsunuz.

ah be daniel, mevsimi geldi susadım aşka..

ps: şu yukarıdaki ally esprisine gülenler, komikti lan demi? hahaha..

20061014

ftv

hayatımızın ne olacağını bilmiyoruz, yarın herşey durabilir, bir hafta sonra gereğinden fazla devam edebilir.

siz bu satırları sevebilirsiniz ya da bir daha açmamak üzere bu sayfayı kapatabilirsiniz.

geleceğiniz üzerine düşünebilir, ince planlar yapabilirsiniz, bir sonraki adımlarınız matematiksel hesaplarda doğru çıkabilir veyahutta herşeyi boşverebilirsiniz, yapabilirsiniz..

birden gülmeye başlayabilirsiniz, sebepsiz lakin bir anda yüzünüz asılabilir, sebep bulabilirsiniz, hayat o kadar güzel değil, bilirsiniz.

herşey değişebilir ama herşey. belki de o herşey birkaç saniyenin ucundadır, bilirsiniz ama bilemezsiniz.

aksine gidebilir sıradan hayatsal mevzular oysa birkaç gün sonra iyi bir terfi de alabilirsiniz, neden olmasın, küçük dünyalarımızın büyük patronu olabilirsiniz, saygı duyar, direct report edebiliriz.

herşey olabilir ama herşey, olmayadabilir.

ne değişir? ama ne değişir*

n'thing.

20061011

son

çok uykum geldi. şimdi bir uyusam onbeş gün sonra falan uyansam. uyanmasam hatta.

erkan mumcu'nun elimde patlasın demesi de gecenin bu saatinde beni benden almıştır abbas amcanın proğramında.

abbas güçlü denilen amca da yıllarca türk gencinin össsel sorunlarına ortak olmuştur uyuz uyuz, ki kendisinin ne melem bir insan olduğunu anlayamadık hala. ulan sanane, çocuklar zaten stres, bi de bööle bilmiş havalarda çıkıyo bu denyo, yok çalışın, yok vazgeçtim sınavdan bir hafta önce çalışmayın, ama azcık bakabilirsiniz, yok yok kafanız bulanır çalışmayın. senin c şıkkına koyayım ben.

yok ya benim çok uykum geldi, bu uyku gelen gitmeyen birşey, sürekli uyuyan insanlar var mezarlıkta falan, birgün uyansalar sıçtık ki ne sıçtık, uyku sersemi olacaklar bir de asabi, obaleyy, ööle filme falan benzemez ben diyim, kaçamazsın da çok kişi bunlar çünkü.

güldünüz mü lan yazıyı okurken, vallahi darılırım..

uyuyun artık, uyanıcaz nasıl olsa..

20061010

talih bana smiled

yazmıyorum bugün.
yaziyim mi..
yok yazmıyorum
yarın yazarım

f

şimdi bu "lale devri" denilen şarkıyı dinlerken rakı dediğin masada durmalı, sonra birkaç arkadaş, biraz da hüzünlü olmalıyız, oluruz, bu normal, sigarayı bırakmalıyız kültablasına emanet, eller bardağa gitmeli yavaştan, şerefe demeliyiz, şanlı yalnızlığımızın şerefine..

bana düşünceli gözlerle bak, bilmediğim birşeyler söyle, bir saniye sonranı özleyeyim yüzünden mısralar geçsşn, yanımda olmadığın vakitleri sileyim saatten, güldür beni, şaşırt, birşeyler yap, görmüyor musun, gidiyorum..

20061009

f

anlıyor musun?

20061008

f

the knife - marble house


" the moment we believe that we have never met
another kind of love it's easy to forget
when we are all alone then we do both agree
we have a thing in common this was meant to be "

20061006

heyt


jack bauer denilen şarlatan 24 saat uyumadan macera yaşıyabiliyorsa bu dünyanın çivisi çıkmıştır.


yok yok, ben dizi filmlerdeki gibi acayip hatta sürünecek kadar aşık olmak istiyorum.

çocuk da yaparım kariyer de..

20061005

hey gidi günler

bu akşam çooook uzun zamandır gitmediğim mandarin denilen dışarıdan bakınca birşeye benzemeyen ama yenice kapalıyken ev yemeği yenilebilecek en süper yere gittim. hatırladım ki iki sene önce de olsa biz de bir aralar öğrenciydik.

tabii o zamanlar uçaksavardan oralara yürüyerek gitmek komazdı, bol vaktimiz vardı ve hayatımız geyik üzerine kuruluydu, cidden öyleydi ama, netekim ben ve mahalledeki çocuklar derslere çalışmazdık, sabaha kadar otururduk, balkonda, merdivende, taksimde, deniz manzaralı bir yerde, birayla, bir paket sigara, yurdun önündeki merdivenlerde.

bir kere de add/drop döneminde uçaksavarda, aynı böyle bir perşembe akşamı yurttan arkadaşları arayıp güvenlikçi rolüyle "kapatıyoruz yarım saat sonra ne alacaksanız alın hadi" deyip kızın birine panik yaptırmıştım, efsaneydi, kız bayağı bozulmuştu ama, söyleyin hangimiz salak (bak ben bunu bloga da yazdım :-)

şimdi her akşam isten dönerken o yurdun önünden geçiyorum da insan bu kadar kolay unutan bir yaratık mı olur, sanki ben hiç o yurtta kalmamışım gibi, şaka gibi yani.

perşembe akşamı gece 11de çıkardık biz, şimdi öyle birşey için para vermeleri lazım. sabah yedide kalktığım günlerin çoğunda gece 4te yatardım, ağ üzerinden mp3 paylaşırdık o vakitler, çok paramız yoktu ama ne güzeldi be, parasızlık bile güzeldi.

kılıcı kınından çekiyorum, kopartıcam kafasını okumayanların,

unutmadan bir mp3 var, adam digiturku arıyor, beşiktaşlı tabii doğal olarak, ermana dümdüz gidiyor, çarşıııı diye bağıryor falan, dinleyin..

bir de şarkı yazayım onu da dinleyin: mazzy star -- fade into you.

sahi dj'lik yaptım ya ben, arkadaşın partisinde, kopardım ortalığı, itinayla çalarım öyle ortamlarda artık, para istemem, bedava süper müzik, çağırın geleyim.

rutin

insan farklı birşey yaptığı zaman kendisini iyi hissediyorsa bu iyi birşeydir.

survivora türk yunan koyan tvci de akıllı bir adamdır vessalam,

alakasızım, ne vardı?

20061004

istanbul

bir hafta sonra yeniden istanbula dönünce ev denilen kavramın ne demek olduğunu yeniden hatırladım, işim gereği çok seyahat ediyorum, hadi ben ediyorum da bu kadın kısmısı hem de evli olanları çocuk sahipleri nasıl yapıyor onu da merak ediyorum. o kadar parayı sana verseler sen de yaparsın demeyin evlat bu, yavrucaklara yazık, mesela benim olsa bebişim duramam uzak diyarlarda hemencik gelirim. tabii biz genciz, bizi bağlayan birşey yok, bir sevgilim bilem yok yani, bana komaz, irenc antalya otellerinde lobby bulur otururuz, geyiğe bağlarız, iş güç vakit geçer gider.

özlediniz mi lan beni? aşağıdaki bomba şeyden öte bişey yazmadım, valla dönüp dönüp okuyorum.

neyse, sanırım bu aralar buralardayım iki hafta. mali durum çöküşün doruklarında olduğundan bayramda bir yere de gidemiyoruz, annemizle babamızla takılıcaz ööle.

he bi de karar verdim, yeniden hikaye yazıcam, bol bol kitap okucam, feci ciddiyim.

en sevdiğim süper kahraman birazcık derleyip toparlamam gereken kendimim. hazır mısın süperman, geliyorum, gümbür gümbür..