20091217
f
20091130
f'latun
20091126
v.d
20091122
Gültepe'de bir noelzio
20090821
20090814
aFrika
Afrika senin, istanbul benim.
Sana gemiler tutarım, birkaç şiir atarım denize seni bulsunlar diye, boğaza manzarası olur tüm mutluluklarımızın, kelime oyunlarımızın ve öylesine günler. Kocaman şehrin ara sokaklarında, hiç bilmediğimiz bir semti elimizle koymuş gibi bulurum, mahallenin bakkallarını toplarım, yaşlı amcalar, gölgede oturan insanlar, yazık ki artık ölmeyi bekleyen teyzeler, hepsinden ufak bir hatıra alırım, bunu senin için yaparım sana söylemem, ses çıkarmazlar. Kar yağar belki fakir sokaklara ve büyük harfle yazılması gereken isim şehir isimleri gibi istanbul, aslında öyle demek istememiştim istanbul, seni bilirsin istanbul, aramızda bir kırgınlık mı var? Sonra herşeye inancını kaybetmiş on6’lık bir genç kız gibi, misketleri ütülmüş yaz tatili öğrencisi misali, yüzünün neden asık olduğunu bilemeyen insanları daha yakından görmek için yürümeye başlarım. Aniden bir şarkı başlar, yağmur başlar, hiç izlemeyeceğim filmin bir fragmanı başlar, bir yanlış yerde başlar, bir şehre kar yağar, bir istanbul üşümeye başlar, istanbul kalk gidelim der, ben senin yüzüne bakamam, istanbul kaç kişinin sevgilisi, istanbul eskitilmiş kafiye, istanbul benim, ben gidemem, benim senim var.
İstanbul senin, Afrika benim.
Ben Afrika’nın A’sını küçük yazamam, onca şeyi gördükten sonra yapamam. Senin için ufak cılız çocuklara süt veririm, hiç yemedikleri kur
20090727
.f
Bazı adamların kalbi hüzünlü atar; tik, tak, tik, tak ve çoğunlukla tek başına, sonra şehrin üzerinde (belki de bizim hiç göremediğimiz içinde bir yerde) bir rüzgar eser, belki de bir parantezin içinde, sanırsın eylül, yahu bu kadar erken beklemiyorduk seni, sen devrik cümlelerimizin kısmi şampiyonu, sen kelime oyunlarının gölgede oturan adamı eylül, pardon, kalbi hüzünlü atan adamı eylül, vadesi dolmamış ölümler gibi, çok bilip de hepsini unutmuş insanlar gibi, çok şey söylemek isterken susmuş gibi, son sigara gibi, bir virgülün peşine fazladan eklenmiş cümleler gibi, bazı adamların kalbi gibi, tik, tak, ak, rep, yel, ko, vans upon a time, ölüm gibi.
Bazı adamlar bir bardak viski içmek için yazı yazar, kendilerinin diğer yarısını kandırmak için, iyi bir şarkıdan aşırılmış ikilemeler, sana inanılası gerçekler.
Neden gitmez çocukluğum aklımdan, onu bilemem oysa ben, herşeyi bilirim de az çok, bunu aklımın ucuna getiremem. Kısa pantalon giymiş halim gelir, dayımın beni gezmeye götürdüğü zamanlar, bazen gece yarısı çorba içmeye, sineklerden kaçtığımız yaz akşamları, büyükannem cennette şimdi, o zaman da vardın sen istanbul ve istanbul bile aklıma gelirdi o vakitlerde de ben bu vakitleri niye bu kadar çok özlerim aklımın sağına getiremem. Bazı adamlar bilerek unutur bazı şeyleri, kendine karşı; tak, tik.
Bugün yani şu yaşadığımız an, yalan gibi, iyi güzel harika belki ötesi birşeylerin ama yalan gibi, fazla virgüllerimizi yukarıda sıkıldığınız cümlelerde kullandık bayan, sonuncu gibi'mizi de feda ettik az önce, eylül'ün daha vakti var ve rüzgarların ve sessizlik, bakınız 've' de bitti elimizde, ışıklar vardı onları da kapattık, malum tehlikeli zamanlar, karartma nedir bilir misiniz bayan, siz hiç aheste aheste yaşlandınız mı karartma gecelerinde, hayır değil mi, ben de, yine karanlık iyi güzel harika, karanlık ne yapar ki bazı adamlara, oysa bir takım sesler duyuyorum, vadesi dolmamış ölümler, erken, tabir-i caizse, saniyeler geçiyor da lisede müzik öğretmeni gibi geçiyoruz o aynı seslerin üzerinden, tik, tak, gerisini biliyorsunuz bayan ve tahtaya kalkıp notalar soruyoruz kendimize şimdi.
okuduğumuzu anladık mı, anladık ve ne zaman şefkatli bir el görsem biryerlerde, sen aklıma gelirsin benim bayan, bunu sana bir ara anlatırım, unutturma.
20090613
ae
Şahsen ben, öyle herşeyle dalga geçebilen adamları severim, imla hatası yap
Bir de şunu söylemek istedim; çocukları anlıyorum; onlar bunalıp arnavutköy'le bebek arasındaki araziden hoplayarak denize girebilirler, donla bile yap
lakin 45 yaşındaki kel amcaların güneş kremi de sürerek ve yere bir bez serip güneşlendikleri sonra da denize atlamalarını, sonra da o çocuklar kadar mutlu olmalarını. Bak bunu anlamıyorum azize, gerçekten. Hayatımı gölgede oturan adamlar gibi geçirebilirim ama denize atlamam, bunda anlaşalım. Bunda deyince; insana bir imla hatası var gibi gelmiyor mu?
Oysa ne dedik, ah biz ne dedik kuzum, imla hatası yap
İyi çalışmalar
Kind regards
Best wishes
20090524
ff
20090515
f-1002
20090220
kar
20090217
bahche
Şehrin bazı yerlerinde kaçak bahçeler var; evlerin girişlerinde köprülü merdivenlerin altındaki boşluklarda, kimi dükkanların hiç görmediğimiz arkaya açılan ve çoğu zaman bir sürü lüzumsuz betonla çevrilmiş kısımlarında, apartmanların hep önünden geçtiğimiz kaldırım kenarlarında (çoğu zaman bakımsız, çoğu zaman göz göre göre unutulmuşluğun satın alınmış sakinliği)
Fotoğraflarını çekebilmeyi isterdim ama ben öyle tutkulu bir adam değilim, düşünür geçerim.
20090216
foto-şipşak
Ben fakir insanların çirkin fotoğraflarını görünce üzülürüm, onların poz vermeye çalışmış ama bana göre hatta bize göre komik olmayan halleri içimi burar, bırakmasaydım sigara içmek isterdim. Bir zamanlar kaliteli bir çantası olmadığı için kız arkadaşına hep uzaktan uzağa üzülmüş, ileride ona en güzellerini alırım demiş bir arkadaşım vardı ki gitti başkasıyla evleniyor şimdi, o aklıma gelir ama sigara içemem, içmeyi çok istediğimden değil, adetten.
Yazılarım bile inci gibi bir beyaz sayfada eğri büğrü gözükür, kar’ın yanında hangimiz beyazız, bir sen, sen anladın sen, sen anla zaten.
Sonra o sıradan insanların gülümseyen resimlerini de görürüm, resim ile fotoğraf arasında ikinci sınıftan yatay geçiş yaparım, sonra onların bira yerine madensuyu içen halleri, sonra onların çok da paraları olmadığından alışveriş merkezlerinde buluşan halleri ve bunu dert etmeyişleri..
Yani paranın faniliği, bir gün ölecek olmamız, ertesi gün kanıp gitmemiz, bazen kanayıp gitmemiz, neyin önemi var ki, sen anladın, sonra büyük ekran bir televizyon, sonra eski bir kanepe, sonra iyi kazanıyorum çok şükür, sonra neşeli bir şarkı, malum iş güç, sonra herkes kendi yoluna.
Sonra sepette yumurtalar, sonra birine birşey olursa, sen üzülürsen, üzülürüm.
20090206
edepsiz komedya
“biz çoktan unuttuk dünya dediklerini”
Yani, herşeye yani diyen bu sebeple evet demeyi unutmuş bir çocuk vardı askerde, sen nasıl evleneceksin diye sorardı bana, nedense beni pek evlenmeye yetecek yaşta göremedi, en son giderken, yani sabaha karşı, bari dedi, madem evleneceksin, kasımda evlen, haziran iyi değil, yani dedim, yani bazı şeyler nasip. yani bu dünya dedikleri neye göre kime göre, yani hep aynı cevapsız sorular, sigarayı yeni bırakmış insanların kırgınlığı, bir sevgiliden vazgeçiş gibi, bu dünya dedikleri, daha da gelmem biryer, daha da manasını bulamadım, daha da sormam, yani.
“gözlerin ya vardı aklımda”
Gözlerin güzel senin, senin aklından neler geçer anlamıyorum bazen. Bazen boş bakarken etrafa ve söylediğim şeylere yalandan gülümsemeler, aklın biryerlerde gezer senin, senin gözlerin güzel, benim değil, ben o yüzden sana bakarım boş zamanlarımda, sen nasıl uyursun, neler anlatırsın bana onu dinlerim, dinlerim ki bir cümlen beni koltuğumdan kaldıramasın, öylece durup bi daha düşüneyim, seni neden sevdiğimi, neden seveceğimi, seni, senin kareni.
“ seni sorana her yanım derim”
Seni bana kuşlar sorar, yan gözle baktığım mutlu insanlar, belli belirsiz yağan yağmur, toprak kokusu, alalede acılar, uykusuz bir kış sabahı sorar, günaydın, eski acılarım ellerinden öper ve sorar, hanımefendi nasıllar, bir genç kızın büyüme telaşı sorar, saçlarımı nasıl kestirsem diyen ve bunu pek önemseyen bir arkadaş sorar, iki dirhem bir çekirdek süslenmiş deri montlu mahalle delikanlıları sorar, yenge nasıl, afiyetler şeker bal, şu siyah sekizliyi atsan bitiyordu şimdiye aşkımız, isterseniz herşeye kırık bir cevabım var, sana değil. Seni sorana sağım solum sobe ve armut diyorum sessizce, aklımdan çıkma diye.
20090205
f-a
Yazmak zor çünkü ben bir tembelim, çünkü ben eve geldiği zaman yorgunluğunu televizyonu açarak ve birşeyler içerek geçirmeye çalışan sıradan bir insanım. Sıradan bir insanım çünkü nasıl diğer “colleagues” trafikte yanıbaşında duran motor üzerindeki iki genç adamın eğlenmesine dikkat etmiyorsa, yoldan geçen kızların bir vitrin önünde durup indirimdeki elbiselere az buçuk özenerek bakmasına gülümsemiyorsa onlardan biriyim. Onlardan biriyim çünkü sabah sekiz akşam beş memurları gibi beynimi yalnızca işime verebiliyorum. Maalesef işim, benim böyle yaşamam için yani böyle lüks içinde, lüks kime göre neye göreyse bana göre öyle olduğu biçimde yaşamam için yani hayat gailesi için gerekli, onlar gibi. Onlar gibi sabah çıkıp akşam kürkçü dükkanı evime geri dönüyorum, kendi fanusum içinde. Ah zenginlik, sen benim iyi bir şarkı dinlediğim ya da iyi bir cümle okuduğum zamanlar kadar neden basit değilsin her zaman? Daha açık soracak olursak babam neden zengin değil böyle bir evde yaşamak için, bu kredi kartlarının bir devlet memuru maaşını ödemek için ve ben neden böyle vazgeçemez hala geldim tüm bu fazla’lardan, yeni bir ayakkabı, yeni bir gömlek, yeni bir geçici ben?
Anlatamaz oldum, üzücü olan bu, kendimi kendime anlatamaz, laf geçiremez oldum, düşünemez oldum, en ağırı da bu.
Çünkü ben bir tembelim. Bu cümle iyi, başa dönelim, başa dönüp gidelim, tembel olmasam belki eve geldiğimde bunları düşünmez yazardım, belki kahramanlarım arasında kaybolurdum ki askerlik, bir başka deyişle kaç kaç kaç herşeyden, işte o vakitler uzunca bir romanı yazmaya bile başlamıştım, işte ben yazardım, üç beş cümle de olsa da bir gecede yazardım.
De’lere bakmayın, hepsi yerli yerinde kullanılmış ve birinci el ve’ler fazla sayısında, şimdi bir virgül eksik, sakince boğazdan geçen bir geminin noktası, güzel bir şarkı istanbul. Son olarak, hepimizin son’u olarak, ölecek olmamız kötü değil mi, hepimizin, teker teker? Toprak, kara yazı.
20090110
asker döner
kolay ve rahat bir askerlik yaptım desem yalan olmaz hatta işi bütün ayrıntısıyla anlatsam dersiniz hocam sen gidip 5 ay tatil yapmışsın, ben de gıgımı çıkarmam. böyle bir deyimi bile ilk defa kullandım bakın. durum garip yani, ne diyor urfalılar, weird..
ve bulunduğum internetli yerdeki sobadan kömür kokusu yükseliyor ve bu kömür kokusu pek tanıdık bir hale geliyor bunca vakit sonra ve hayatımdan 5 ay geçiyor ve sizinkinden de. sonra zaman hiç bu kadar yavaş ve hiç bu kadar hızlı geçmemişti, sonra bir sürü insan, insanlar bir iki üç garip.
garip vallahi, şimdilik bu olsun.