20061126

f

aslında herşey cuma günü öğleden sonra sesimin eşcinsellere özgürlük diye bağıran insanlar gibi çıkmasıyla başladı, 25 senedir hasta olurum ama sesime vurduğuna ilk defa şahit olmaktayım. iradesiz bir insan olarak susmam gerekirken daha fazla konuşmaya devam ettim, iyi de bok yedim. akşam fasıla gittik, benim sesler de gitti iyice. yahu ne zor birşeymiş masadaki herkes eğlencenin ve rast makamının doruklarındayken sessizce durmak. buzlu rakıları da içtim oh misler gibi, sen sağ, ben selami sonra. en son masaya gelen garsona hebebe derken hatırlıyorum kendimi.

cumartesi öğlen hasta bilaç uyandım ama dedim ki yatarsan kalkamazsın. bu da annemizden kalma bir prensip, mikrop bünyeye girdi mi hattı müdafa yoktur sath-ı müdafa vardır nidalarıyla direniyoruz.

aldım gazeteleri, bebek kahveye gittim, kafa bi milyon, sesin üçte birini kurtardık yine de, en azından derdimi anlatabiliyorum. güzel bir masa buldum, rahat pufuduk içeride sıcak. tam açtım gazeteyi okuyacağım, kalabalık bir grup geldi, oturduğum masada tam o kadar kişilik ama. beyefendi kimliğim ve cılız sesimle dedim ki siz böyle geçin, ben yandaki iki kişilik yere sığar taşarım. içlerinden bir kadıncağız sevindi, hatta öyle çok sevindi ki: "ay çok sağolun, çok naziksiniz, ben de size özel kekimizden vereyim". ay ay, biz zaten dayıyoruz vücuda ıhlamur, nane limon, çay yanında birşey yiyelim.




bir ara yanıma baskete meraklı arkadaşım geldi gitti, bi on dakika hava, su, doğalgaz konuştuk, ben ilk gazetenin sonuna gelmeden, ikinci gazeteye başlamadan tam önce. akabinde yan masaya iki tane kadın oturdu, şu resimde gördüğünüz benimkisinin tam sağına. ama kadınlardan birisi böyle 50 yaşlarında falan, estetik operasyondan yıkılıyor, gözler de atmıyorum lacivert, oha yani.

mutlu bir çift vardı bir de, onlar dikkatimi çekti. kıskandım üç-beş saniye, sessiz tabii, dedim ya seslerim kısık hala.

sonrasında başka bir arkadaşımız geldi masaya, dedi ki sus konuşma gazete okumaya devam, iyi güzel, içimiz dışımız gazete oldu ama yapacak birşey yok. bir ara yan masadan "islamda et yiyen hayvanlar yenmez diye bir kural vardır, mesela biz aslan ve ayı yiyemeyiz" diye bir cümle duyunca ister istemez ikimiz de kafayı çevirerek bu şok edici açıklamanın sahibine baktık, hayır kasaplar aslan satmaya başladı da bizim haberimiz mi yok. abla öyle bir anlatıyor ki sanırsınız buradan çıkıp parti kuracaklar, diğerleri de salak salak dinliyor. fısıldayarak bunlar örgüt ya da spirütüel kişilikler olabilir dedim, güldük, gazete okumaya devam.

inönü stadını bilenler için söylüyorum, bebek kahvenin karşısında bir cami vardır, hatta sosyolist varsa aranızda zenginlerin cenazesi ordan kalkar diye araya girebilir, çok da haksız sayılmaz. biz ıhlamur çay devam ediyoruz lakin bir yandan da caminin avlusundaki kalabalık ve çelenklere de bakıyorum. biraz zaman sonra namazı mütabiken cenaze arabaya yüklenmek üzere dışarı çıkarıldı ve kahvenin garsonlarından biri - herkes ayağa kalkabilir mi dedi. bir müddet şaşkınlık yaşasak da sonradan öğrendik ki bu kahvenin adetiymiş, iyi de bir adet aslına bakarsan, adam ölmüş yani daha ne yapsın, bir saniye kıçını kaldır da sessiz dur. o sessizlik çözülüp yerimize oturduğumuzda yandaki ajda teyze kendisinden beklenmeyecek şekilde bir cümle sarfetti: " işte bu kadar; hikayenin sonu.. "

aslan, kaplan hızını alamayan abla da başladı anlatmaya: 10. yıl marşını sevmiyorum, ayağa kalkmak gereksiz, çocukken saygı duruşunda panik atak geçirirdim, insanların böyle şeylere zorlanması saçma, bıt bıt bıt anlatıyor, biz de dinliyoruz nereye bağlayacak diye, kadın saçmaladıkça saçmaladı, kafa sikti desem bu yazının ritmini bozar mıyım jülide, bence de bozulmaz. neyseki diğer beklediklerimiz de geldi de daha köşedeki huzur dolu yerimize geçtik.

bi tane de balon vardı dışarıdaki masaların birinde sandalyeye asılmış. tüm gün boyunca öylece durdu, rüzgar soğuk dinlemedi, pencereden gördüm ama kimseye birşey söylemedim, dedim ya sesim kısıktı.


4 yorum:

Adsız dedi ki...

Halt etmis o garson silenzio, eski köye yeni adetler getirmisler,atmis resmen...
Kahve den anilar yazisina bayildim, kendimi orada hissettim, iyi geldi.
Cok gecmis olsun ayrica, bol limon lu tavuk carbasi tavsiye edecegim ama laubalilik olmasin diye etmiyorum, cok selamlar.

PS:yine de icin ama...corba yi yani.

daphnevega dedi ki...

Bir haftadır telefonda sesinden dolayı kimsenin tanımadığı biri olduğum ve yavaş ama sağlam adımlarla travesti olmaya meyleden sesimden dolayı seni çok iyi anlıyorum. Strepsils ve burna sokulan iğrenç fısfıslardan tavsiye ediyorum.
Et yiyen hayvan yemememize de kafam takılmış durumda, bu konuyla ilgilenicem :)
Geçmiş olsun..

Mert ALEMDAR dedi ki...

O kahveye kaçkere gittim bilemiyorum ancak bu söylediğine ilk defe şahit oldum. Tabi güzel bir adet ama kalkanı var kalkmayanı ortaya bağırmaya gerek yok. Zate noturan da kalkacaktır ;)

Bu arada geçmiş olsun.
--------------------------
http://www.hosmuhabbet.com

silenzio dedi ki...

ya valla o kahvenin en baba müdavimi söyledi bu adet diye, biz de yazdık.

bilemiyorum.

iyi şimdi seslerim, ses getiriyorum konuşunca gibi irençleşeyim hatta..