20050503

uyu

Çocukken uyku saati yaklaşınca annem hadi yatağa falan derdi, anne işte, anneler hep fazla düşünürler çocukkenleri, baktı ki bende hareket yok, evin cumhurbaşkanı babama bir şey söylesene yatsın talimatı gelirdi, tabii babam yülsek bir merci olduğundan emrin bana ulaşması için imzalı bir kağıt beklemezdim. Saat onbirbuçuk falan olurdu diye hatırlıyorum, ben uyuduktan sonra dünyanın en güzel filmlerini gösteriyorlar diye düşünürdüm televizyonda, Cuma akşamlarını da bu yüzden severdim zaten, uyumayabildiğin kadar uyuma, büyük özgürlük.

Bu business ortamlarında yoruluyor insan, babama benzedim, eğer eve gelirsem iki sayfa kitap hoooop gözler gidiyor, haber izlerken uyuyakalınca babam olarak uyanacağım zannediyorum bazen. Babalar hiç çocuk olmaz oysa.

Uyku en kıymetli bir şey günümüz türkiyesinde, işe başladıktan sonra cumartesi sabahları kurulmuş saat gibi kalkmaya başladım, olacak gibi değil, zaten geç yatmışım dımtıs dımtıs, sen bi de sabahın sekizinde uyan, buyur buradan yak (meğersem o kadar kolay yanmıyormuş hiçbirşey), tabii büyük türk olarak çözümü buldum, alkolün üzerine içiyorum sakinleştiriciyi, sen bir sakin uyu, bir sakin uyu, saat öğlen iki olmuş, pireler bıkmamış uçmaktan. Lakin Elmayra dedi ki bu senin mideyi bitirir sevgili silenzio, aaaa sakın bir daha yapma dedi. O öyle şaşırınca ben de aaaa tamam yapmam dedim, kandırdım tabii, aynen devam..

Emekli olunca öyle bir iş bulacağım ki onikide başlayacak, böylece bir taş:düzineyle kuş. Anlam bozukluğunu bulan üç şanslı gence öss’de iki türkçe neti vereceğim, hadi yine torpillisiniz.

Süper de rüyalar görüyorum: Su ile evlenmişiz, iki tane turuncu kafalı kızımız olmuş falan. Hadi evlenmeyi anlıyorum da kıvırcık saçlı çocuk ne alaka, onu bulamadım. Düz siyah saçlı bir adam ile esmer bir kızdan olmaz öyle şeyler, Su beni sütçü ile falan da aldatmayacağına göre. Sonra bir de seçmeli rüya durumları var, bu şöyle oluyor: şimdi maceralı bir yolun başına geliyorsunuz örneğin, mışıl mışılken tabii, biliyorsunuz ki yolun içinde bok püsür ne ararsan var, sonra girsem mi falan diyorsunuz, bi saniye geçiyor, jeton paraşüt, ulan bu rüya ne olacak ki aksiyon olur işte deyip kılıcı çıkarıp dalıyorsunuz, budur yani, gazi alana battal veriyoruz.

Bir de uyandırılma olayları vardır ki feci meseleler:

- Louis uyudun mu?
Ses yok. On saniye sonra
- Louis uyudun mu oğlum?
Gene ses yok.
- Oğlum uyuduysan söyle boşuna kasmayayım, ben de yatıcam.
Louis homurdanır, uzaklaşıyorum ben o sırada yakın mesafesinden:
- uyuyordum, uyandırdın şerefsiz..

ah afacan Louis, insan hiç arkadaşına şerefsiz der mi, gel de anlat.

Alberta da durmadan konuşurdu rüyasında, mesela kanepede sızmış ama ortalıkta hayvani bir gürültü, top atsan topa yazık. Alberta kalk geldik falan dersin, dur ben geliyorum beş dakika sonra diye yanıt gelir. Televizyon açıksa haber spikeri ile konuşur, spiker çok ciddi bugün bilmemnerde gerçekleşen trafik kazasında üç kişi hayatını kaybetti diyor, Alberta bunu duyunca üzülüyor tabii kızcağız, tüüüh yazık falan diyor, nasıl bir uykuysa artık. Sen karpuz gibi gülmekten yarıl biz, hey gidi gençlik heey.

Alberta’cım bitanecim kızma, yabancı değil arkadaşlar, anlattım öylesine.

Su’yun yanında uyanmak dileğiyle, yıldızınız parlasın..

5 yorum:

Koyubeyaz dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
Koyubeyaz dedi ki...

Link icin tesekkurler "si"

Donna Quijote dedi ki...

silenzio, iki gündür senin sayfayi acinca fisildayarak konusma ihtiyaci hissediyorum. Bunu da fisildayarak söylüyorum sana zaten: benim adim Donna Quijote, Donna Kisot'a da raziyim, ama cinsiyetimi degistirme bari, ne olur. ;) Sevgiler...

silenzio dedi ki...

bütün cervantesler bizimdir.. :-) değişti biliniz hanımefendi..

Donna Quijote dedi ki...

tesekkürler efendim.