20060405

f

küçükken, herhalde ilkokul br falan dünyaya gönderilmiş çok özel 22 kişiden biri olduğumu düşünürdüm. bunun için illa gözlerimden ışık, kollarımdan alev topu falan da çıkarmam gerekmiyordu, farkındaydım. biz seçilmiş 22 insanın ne yapacağı konusunda bir fikrim de yoktu aslında. seçilip dünyaya atılmıştık ama birgün hepimiz buluşacaktık, herhalde uzun toplantıların ardından sonra karar verecektik. özeldik işte, daha ne olsun.

şimdi bakınca görüyorum ki: "you are not so fucking special" . herkes kaldırımda yürürken çizgiye basmazsa harika birşeyin olacağını düşünmüştür bir vakit, derin bir nefesten sonra sigara dudağına yapışıp elini yakmıştır, üç saniye ile giden bir otobüsün ardından durakta bakakalmıştır mesela, bir şarkıyı çok sevip on kere üst üste dinlemiştir, çok süperim diyeceği birşeyi başarmıştır bir o kadar da kaybedip yüzünü asmıştır.
bu aşağıdaki resimdeki çocuk ise büyük bir kahraman, urfada bir ciğercide oturan amcaların ayakkabılarını terlik ile değiştiriyor sonra parlak ayakkabılarını geri verip 500yüzbin alıyor. o kadar güzel gülen bir yüzü var ki görmeniz lazım (resmi büyütün) ayrıca bir o kadar da çalışkan, ben oradayken on ayakkabı boyadı, hep gülümseyerek. ayrılırken bir on sene sonrasını düşündüm de düşünmemek belki daha iyi lakin kimbilir belki yine hep gülümser.

1 yorum:

anyone dedi ki...

bu çocuğu tanıyorum,
bu bakışları,
bu bir ninenin ya da annenin ya da ablanın ya da teyzenin ördüğü kolsuz hırkayı,
altındaki bir bayram arefesinde bir pazardan alınmış kollarının ucu sokülmeye yüz tutmuş ucuz kazağı,
bozuk aksanlı bir türkçeyle 'boyariiiz, ayna gibi olmasa para yok'ları,
bu bir çocukta olmaması gereken 'eve ekmek götürme gururu'nu,
bu çocukta olmayan çocukluğu.