20070107

f


bu fotoğraf ufak sayılabilecek bir kasabada bildiğiniz kahvehanelerden (kıraathane bile denilebilir) birisinde çekildi. nasıl denk getirdim bilmiyorum ama içtiğim ince belli bardak bile resmin içine girmeye çalışmış, ki fiyatı 300binliradır. bu amcaların baktığı yerde duran asılı televizyonda ise bir macera filmi devam etmekte, silahlı ve arabalı adamlardan kaçmaya çalışan birkaç atlıyı konu alıyordu diye gördüm göz ucuyla baktığımda, "yok canım nereye kaçıyor bea, kuş gibi avlanacak şimdi salaklar" dedi mavi gömlekli olan, biz de öyle düşündük ama her filmde olduğu gibi kahramanlarımız bir vakayı daha sağsalim atlacaklardı, o yüzden ciddi gibi duran amcanın bu yoruma bir cevabı olmadı sanırım. kahve halkı ön masada oturmuş yabancıya göz ucuyla baktı, birisinin oğlu falan olmalıydım ya da birisini alım-satım işleri için bekliyorumdur, öyleydim muhtemelen, bilemiyorum. gecenin bir saatiydi, birilerinin okey oynar mısın genç diye sormasını bekledim, olmadı, buruk bir şekilde bozuk parayı çay tabağının köşesine bırakarak çıktım.

dudağımın sol kenarında belirmiş ve "beyler uzatmayın" lafına karşın inatla dalaşarak kocaman bir hal aldırdığım uçukla sanırım vedalaşıyoruz. oysa her kabuk bağladığında kaçak dövüşerek önce bır kısımını koparıyordum, sonra geri kalanını yavaş sessiz sakin adımlarla; canımın acıyacağını bilerek, ertesi sabah kalktığımda kendimle alakalı normal olmayan birşey olduğunu aynada farkederek, hemen kaçmanın mümkün olmadığını, sabretmem gerektiğini anlayarak. biryerlerden tanıdık geliyor değil mi? ne garip..

bir tatilin sonuna daha gelirken bu tatilde emeği geçen kendime teşekkürlerimizi iletiyoruz. çünkü bu özgürlüğü satın alabilmek için aylar boyunca çalışan bendim, bu tatilde istediklerimi yapıp kollarımı bacaklarımı açıp saatlerce uyumayı peşin peşin ödeyen de bendim. şimdi sıra temmuz ayının taksitlerinde, hadi canım, hadi yavrum, pamuk eller cebe.

Hiç yorum yok: