20051231

f

Noel babaya koyiim size birşey olmasın..

Mutlu yıllar..

20051230

f

Bir okuyucu mektubundan yola çıkarak (hep böyle demek istemişimdir, ho ho ho:)

Blog yazan insanların okunmak gibi bir kaygısı vardır, ben kendim için yazıyorum diyen birisi blog yazmaz, yazsa bile adresini gizler, saklanır yani. Yazıların da beğenilmek gibi bir amacı vardır, kimse kimsenin okumayacağı boktan yazılar yazmaz, yazsa bile kimseye çaktırmaz, tabii kimsede irenç yazıyorsun demez, ayıp yani, denmez, ben derim ama içimden derim, içimden neler geçer, bilinmez.

Sıradan bir beyaz gömleğin sağ cebinde bir timsah logosu var ise ona iki yüz milyon verilir. Veren kişi de bunu göstermek için kredi kartını kasiyere uzatır zaten. Kandırmayalım birbirimizi, bu işler böyle, aaa ben o markalardan nefret ediyorum hayatta almam demeyin, mesela ben alfa romeo marka arabaları pek severim, şahin de arabadır oysa, o da gider yani, olmaz ama, para olduğu zaman işlerin rengi değişir çünkü, kaliteli diye onu alıyorum dersin ama ruhunun yüzde yirmi beşini de markaya satarsın.

Çok karizmatik laflar söyleyen amcalar da aynı şekildedir, karşıdakinin ne tepki vereceğini neden etkileneceğini bilirsin, şut ve gol, her zaman olmaz ama ya olursa, ya onun kafasındaki sıradan sen birden haşmetli birşeylere dönüşüverirse, ne dersiniz, kulağa hoş geliyor..

Hayat garip bir üstünlük mücadelesi değil mi? İlla birileri lazım değil, herşeyden önce kendini kendine ispatlamak lazım, daha iyisi her zaman var ve madem yaşıyorsun neden sen o daha iyiye sahip olmayasın ki, sonra neden bunu diğerleri de bilmesin..

Bu maddiyat kokan iğrenç bir yazı, bööle ama.. bir tek kendime yalan söylememek için yazıyorum zaten, gerçeğe hoşgeldiniz

20051229

f

bööle sevgi pıtırcığı kızlar var, ay aman da sevgilim ah cicim ah şekerim falan modeli, pek mutluyuz değil mi, pek bi güzel herşey..

zaten mutlu çiftlere uyuz oluyorum, gerek yok yani.

bu kızların adresleri de bende var..

yarın öbürgün seri katil olsam, bu kimin suçu..?

f

if you wanna a baby
-->
please use me..

20051226

fgh

sanırım hiçbir logo yukarıdaki arkadaşlarınkinden daha asil olamaz, herhalde evlenirsem saygıdeğer bayana alacağım ilk hediye bu kişilerin çantası olacak. kapitalizm aşkın kölesi olsun, çok mu?

bi de noel babalı digiturk reklamı harika..

yılbaşı baygıntısı yine başladı, bitse de rahatlasak..

20051225

d

(tıklayıp büyütebilirsiniz)

bu benim aşkım.

kendisinin dünyadaki en tatlı şey olduğundan şüphem yok. ismi Melis. üç yaşında ama bizim için önemli değil.

dedim ki Meliscim, bitanem, sigarayı günde altı taneye kadar azalttım, çok sevindi, hemen yanağını uzattı ben de öptüm.
o da benzer bi dertten muzdarip imiş, günde onbeş tane yediği şekerleri dörde indirmiş. aferim tatlıma dedim.
böyle işte, biz ayrıldık ama çok mutluyuz..

20051221

f


sigarayı bırakmaya çalışıyorum kıymetli hayvanlar alemi, zor, gerçekten zor..

tavşan dostum, birkaç kere denedim aslında ama hiçbirinde başarıya ulaşamadım, koşullar izin vermedi, bir keresinde tam bıraktım gece, sabah işe gittim, ulan dedim içmiyorum artık neyse gayet güzel oturduk yukarıdaki gibi çalışıyoruz, hoop bir mesaj, o vakitler hayatımızda pek kıymetli olan bir arkadaştan aşk falan gibi konularda, daha da sabah erken ama, indim hemen aşağıya yaktım çakmağı sigarayı da içtikten sonra söndürdüm, başarısız bir intihar girişimi oldu benimkisi, o mesajı atan arkadaşa ise bir kırgınlığım yok,

velhasılı fil amca, günde bir paket olduk biz gel zaman git zaman; sabah uyanıyorum çat bi tane, işten geliyorum yak hemen, birini beklerken kibrit, sıkılınca kültablası, uyuyamayınca karanlıkta (ve sen hiç gözlerini kapayarak sigara içmemişsindir) birlikte kırmızı.

iyi güzel, hani karizmatik ayakları vardır ya, o da tamam, gayet başarıya koşuyoruz. edebi cümleler içinde tavşancık, inanmazsan ölümü öp, nereye koyarsan oynar bu sigara, şık durur zarf olarak en hain paragrafın sessiz bir yerinde, bilirsin.

baktım olacak gibi değil, ayan beyan canım acımaya başladı, ciğerlerim kalbim iştahım. yeter dedim, bu gidişe bir son vermenin zamanı geldi de geçiyor, ne yapsak da şu meretten (meret: halk içinde genelde sigaraya denir, dikkat edin) kurtulsak su kamplumbağası..

taktik şu: önce o salak marlightbox'ı değiştir, abuk sabuk sigaralardan birini al, böyle yapınca ne oluyor, o hep alıştığınız tadı değil de yalnızca nikotin için kasıyorsunuz. işe yaradı, artık günde sekiz tane içiyorum, yalnızca sekiz tane. sırada yavaş yavaş azaltmak var, amaç günde iki-üç tane, hep imrendiğim alakasız içicilerden olmak, mesela bizim bahçedeki maymun arkadaşlar gibi, verirsen içerler vermezsen umurları olmaz, ööle işte.

başaracağım, elim ikide bir pakete gitse de, kafayı sıyırıp yakacağım ben desem de yapacağız bu işi.. duman avcılarıyız biz (bööle de saçma birşey var, gece dörtte falan tvde çıkıyor, şarkıları falan var). iradesi olan birisi olsaydım çat diye bırakırdım ama değilim işte, ne yapalım, çeşit olsun diye yaratıyor bazen tanrı,

20051220

f

evimde perdesiz bir odada oturmaktan, halıların yerden kalkmış olmasından nefret ediyorum. ciddi anlamda pek birşeyden nefret etmem ama hakikaten rahatsız olduğumu ama çok rahatsız olduğumu farkettim. zaten yazıdan da anlaşılıyor herhalde. baktıkça deli oluyorum, hemen solumda, kocaman bir pencere, perde yok, bi de makine sürekli çalışıyor, ah anne ah...

20051219

ff

gariptir ki bu hayatta karizmatik adlettiğimiz insanlar dahil herkesin sorumlu olduğu birileri var, herkesin kendisini ispat etmesi gerektiği kimseler, deliyürek misali yalnız vakitler geride kaldı, hakkınızda düşünülenler geleceğinizin büyük bir parçası, iyi bir yazarsanız sizi beğenenler, şarkı söylüyorsanız hayranlarınız, golcü iseniz sizi farkedecek taraftar, çalışıyorsanız patronunuz.

ne kadar iyi olursanız, iş biraz daha kendi gözünüzde neredesiniz ona geliyor. artık diğerlerinin hakkınızdaki sözlerine daha az aldırıp siz ne yapmak istiyorsunuz aklınızın köşesine o takılıyor. çaktırmasınız bile tribünler için değil kendiniz için oynamaya başlıyorsunuz.

enterasan olan ise hayatta kazananlar (ya da neyse) da hep bu arkadaşlar, sır ise şurda gizli; çoğumuz bizi fazla önemseyen insanları istemiyoruz, biraz önemsenmek iyi ama fazlası enterasan şekilde zarar, bağımsız ama size değer veren insanlar en güzeli: yazıyorum ama okumazsan okuma, okursan sevinirim tabii demek gibi birşey yani. okursan da beni ilgilendirmez demek olmuyor, okumazsan yazmam ise külliyen hata.

ve annem dedi ki kolonya aldım size, kolonyasız ev olmaz. olma mı annecim olma mı?

v

artık sana yalan söylemeyeceğim, kendime de.
(sessiz harflerle böyle olması gerekiyor, bana inanma sakın)

20051218

f

Biz harika bir ülkeyiz, hakkımızda birşey söyleyen olursa heme çekeriz bir köşeye, düşünen olursa aklından geçenleri alırız, mahkemelerimiz var, polisimiz var, yumurta atan, kadınlara küfreden birbirinden değerli insanlarımız var. Özgürlüğe birşey dediğimiz yok, kuşlar gibi özgürsünüz, vatan millet sakarya hakkında konuşmayın yeter, konuşacaksanız sevmiyorsunuz demektir, o vakit terkedin, çözüm bu kadar basit. Dinlemeyiz, dinlersek belki güzel şeyler olur, belki birşeylerle yüzleşmenin vakti gelmiştir ama bize ne,

Bize ne ama şu AB denilen ahlaksızlar pek ilgili, girmeyelim anasını satayım, bu kadar da karışılmaz ki, biz bilmiyor muyuz bu ülke için ne faydalı, ne yapılması gerek.. hem nasıl olsa bir sebep bulup yan çizecekler, dört yanımız düşmanla çevrili bizi uyutamazlar, reformmuş, hepsi bahane, bu devlet 301’i yeni kabul etti, geri adım atar mı, geri adım atacağına atar birkaç kişiyi içeri olur biter, orhan kimmiş, pamuk kimmiş

20051217

f20

on şey:

  1. güzel herhangi birşey ( geçen gün krampon gördüm, şaka gibi renkleri, tasarımı, hastası oldum mesela, on dakika baktım, kadın atıyordu dükkandan)
  2. tesadüfler ( anlayamıyorum çünkü )
  3. eskiden çok ünlü ama şimdi pek sallanmayan birini görmek (ziya kürküt gibi, kara melekte falan oynuyordu)
  4. pazar gazetesi (hepsini okuyamanın verdiği ince pişmanlık)
  5. tanımadığım bir albüm bulup dinlerken bir şarkının inanılmaz gelmesi ve on kere üst üste dinlemek (urbs-tu moi aussi? --> clementine sen güper bir insansın)
  6. kaybolmak ( arabayla giderken yolu bilememek ve o sessiz panik, abuk sabuk yerlerden çıkmak)
  7. yaşlı ama komik adamlar (bana herşeyi çözüp olayı makaraya bağlamış gibi gelirler)
  8. uyanınca yapacak ya da görecek harika birşeyim olması ve yataktan fırlamak (nadir olur)
  9. sessizlik (konuşurum ama anlamazsın diyebilmek, sonra buna üzülmek)
  10. taksimde kalabalıktan sıkılsam bile bir sürü değişik yabancı insan görmek (geçen akşam bambide yanımda oturan kız, arkadaşına eski sevgilisine kendisini aldatınca yaptıklarını anlatıyordu, küfürler falan havada çok eğlenceli)

11. gelebilme ihtimalin, çıkıp, birşey olmamış gibi, herşey olacakmışsın gibi, saatsiz, sakin, öyle.

20051216

g

kendimi otuz beş yaşında, her an çocuğu olabilecek, ciddi sorumlulukları olan, evine ekmek getiren, işi yüzünden eşine ikide bir mahçup düşen bir adam olarak hissediyorum.

bir haftalık toplantı sonrasında evime geri döndüm, kariyer sayfalarındaki büyülü dünya, hızla yükseleceksin, yoğun ajandalar, takım elbise, uçaklar, beş on yıldızlı oteller, benzini şirketten bedava araba; bu apprantice misali havaların manası yok, work sucks, big companies sucks, verdikleri kadar da alıyorlar, alırlar.

bu güneyde bir yere yerleşme geyiği yapan arkadaşlar için nacizane tavsiyem ise antalyadır, sizin buralarda hava nasıldı bilemeyeceğim ama her ne kadar günün 23 saatini kapalı odalarda geçirsek de ülkemizin aşağısında bulunan bu nezih kentimizde 15 derece ve güneşin sabit durduğunu belirtmek isterim. ayrıca istanbula gelmek için harcadığım sürenin iki katını havaalanından buraya gelirken harcadığımı da ekliyorum, antalya da trafik komik bir sözcük, söylüyorsun yerli birisine bilmiyor mesela.

böyle işte, döndüm, yorgunum, uyucam şimdi, uyurum.

20051209

f

bazen kalmak kaçmak demek,
bazen gitmek olduğun yerde kalmak,
bazen böyle bu işler,
bazen olur olmaz olmuyor işte,
kısa yazıların mı manaları kayıp
kaçıncı yüklemde kendimin öznesi olurum ben,
aynı tekrarların hangisi bold ile yazılmış ve düştü düşecek kadar italik
okur musun sen, okursan iki saniye unutur musun kendini
biliyorum
adi bir adamım çoğu zaman
iyiyim desem de inanmamak lazım
yalancı baharlar gibi yani sevmek
yarın kar yağarsa benden bil
bir mavilik görürsek senin yüzünden
herşey
senin yüzünden..

f

birgün de ben turist olsam istanbul, ne olur ya, böyle boynuma fotoğraf makinesi falan assam, kokoreç köfte kebab nedir merak etsem, taksici beni kazıklasa falan, olmaz mı? aaa ne güper mimari falan desem, camileri falan dolaşsam, hoca kızsa lakayt halime, ingilisce bilen birilerini bulmaya çalışıp adres sorsam, kaybolmasam ama, haritam olsa, olmaz mı, birgüncük ya, sonra yine eski halime dönerim, söz..

(insan doğduğu gün beşiğinin yanına falan gitse, annesini öpmek ister ama kendisini düşündükçe içi acırdı diye düşünüyorum, böyle yani)