20050624

felsefe + aşk

yahu benim mi haberim mi yok, bu kadar cahil mi kaldım (eğer öyleyse lütfen beni uyarın) ama son zamanlarda nu konuya bayağı bir takmış durumdayım. konu şu:

bildiğiniz üzere felsefe yeryüzünde politikadan, ahlaka, dinden, matematiğe, nihilizme bir sürü hususta incelemelerde bulunmuştur. fakat bu konuların içinde aşk benim gördüğüm kadarıyla inanılmaz az bir yer kaplamaktadır.

hatta bu konu hakkında hatırlayabildiğim ender hikayelerden bir tanesi Nietzsche ve olamayan sevgilisi Lou Salome'dur. Netekim Nietzsche de bu aşk meselesinde aradığını bulamayınca batsın bu dünya diyerekten kafayı iyice kırmıştır, hiçbirşey yoktur demeye kadar getirmiştir olayı. aslında haklıdır da, sahip olduğunuz değerlerin hepsine baktığınızda, maddi ya da manevi farketmez, eğer cümlenin bir yerinde aşk geçmiyorsa pek manası yoktur, en azından ben böyle düşünüyorum.

Oysa aşk üzerine bayağı kafa patlatılacak kadar kalın bir malzemedir, kendi içinde dinamikleri vardır, insan neden aşık olur, ne zaman aşktan vazgeçer, ayrılığın temelleri nelerdir, karşı tarafta kendi eksiklerini mi arar yoksa aynada görebileceği şeylere mi tutunur, hepsinin üzerine kalınca kitaplar yazılabilir.

yazılmıştır da, lakin bu kitaplar genelde felsefe yerine psikolojinin konusu olmuştur veya tuna damdaki kiremit diye bir adam çıkar genç kızların gönlünü çalıverir, (okumadım, okumam da), harlequin serilerinde acı çeken de aşktır, bol aksiyonlu filmlerin son sahnesinde kahramanın kurtardığı da.

aşk + seks kapitalist düzende pazarlanması en kolay materyellerden bir tanesidir. hepimizin bu iki şeye garip bir şekilde ihtiyacı vardır, bu ihtiyaç yemek yemeye su içmeye benzemese bile böyledir, ihtiyaç duyulan şeyler ise yeşil dolarların bir diğer ismi olur, gerçi artık o kapitalci arkadaşlar ihtiyacımız olmayan şeyleri de bize satmanın harika yollarını bulmuşlardır tabii, o da başka bir yazıda konu olsun.

konuyu dağıttım mı bilmiyorum ama böyle hayati bir konu üzerine filozof diye tabir ettiğimiz kimseler neden düşünmezler, anlamış değilim.

umuyorum ki birileriniz çıkacak ve bana yok sevgili silenzio, senin bir boktan haberin yok, aha şu adam hayvanlar gibi kitaplar yazmış falan diyecek, ben de rahatlayacağım, alıp okuyacağım. şayet böyle bir itiraz almaz isem, yarından tezi yok işi bırakıyorum, çok yakında türkiyenin ve dünyanın az sayıdaki aşk filozofundan birisi olarak seçkin kırtasiyelerde sizlerle buluşacağız.

garip değil mi?

7 yorum:

Donna Quijote dedi ki...

Sevgili Silenzio,
birkac yil önce söyle bir kitap gecmisti elime:
http://www.perlentaucher.de/buch/
4518.html

askin analitik felsefesi

türkceye cevrildi mi bilmiyorum.

ama cesitli filozoflarin aska bakislarini ele alan bu kitap da aynen senin savundugun tezle basliyordu:
filozoflar icin ask zor bir konu.

kisacasi, kolay gelsin!

silenzio dedi ki...

"montag" dışında almanca bilseydim kesin okurdum. yemiyor tabii hiçbir filozuf oturup yazsın deyip avunayım bari.. :-)

Deniz dedi ki...

Alain de botton diyorum efendim siz, buyrun okuyun. Ben bayilmadiysam da, derdinize derman odur gibi. (Nasil bir cumle ise bu) Turkce'ye de cevrildi saniyorum son bir yildir.

simiole paris carnet dedi ki...

Ask felsefesi:
(kazanovalar sever: Askin metafizigi, Schopenhaur*)

* Doga erkeklere -bir ari binlerce cicek- ornegindeki gibi cok eslilik uygun gorur.

(romantik kizlar sever: Doga ve sempati, Max Scheler*)

*Boa yılanına aşık bir sincap var -aşkın imkansızlığı bulunan çözümün hüznünü artırır-, sincap koşup kendini yılanın ağzının içine atar, birleşemeyen kalpse, birleşen beden olsun diye.

silenzio dedi ki...

Schopenhaur da aslında Nietsche'nin hocası olarak öncüsü, yani yazıda geçen olayın da babası oluyor.

Alain de Bottom'ın iki kitabını okudum. hatta "öp ve anlat" isimli eseri bence inanılmaz güzeldir.

ben daha bilimsel şeyler arıyorum, manyağım ben :-)

simiole paris carnet dedi ki...

sen bilimsel birseyler ariyorsan konuya ask ve felsefe demiycez o zaman hayatim. dirseklerimiz curudu ikisinin alakasiz seyler oldugunu ogrenmek icin :)

devam edelim,
al sana bilimsel bilgi:

Italyan bilimadamlari kanitlamislar ki Aşk eşittir obsesif kompulsif bozukluk. Yani aşık olduğunu düşünen kişilerin, obsesif kompulsif bozukluk belirtilerinin butun hepsine sahip olduğu bilimsel olarak kanıtlanmış.

Aşkın bize yaptığı en ciddi kötülükse, mutluluk kaynağımız olan serotonin hormonunu azaltmakmis(psikiyatristlerin "kış sendromu" dediğine benzer sonuçlari olan). Moral bozukluğu, kronik yorgunluk ve doymayan bir karın...

Cozum: patates yemek. Ask beyindeki serotinini azaltinca, insan tamamen biolojik nedenlerle karbonhidratlara yoneliyormus,patates de serotonin uretimine yardimci olan karbonhidratlardan biri.

yani al eline kitabi, oku oku, uzaklara dal, asik misin, bozuyor mu, patates ye, simiole'de herseyin cozumu var. haydi opuldun.

silenzio dedi ki...

simiolecan, aslına bakarsan gayet bir haklısın. şimdiye kadar aşk felsefeden daha ziyade psikolojik bilimselinin konu alanına girmiş, abartıp senin patates hesabın gibi aşık olunca beynimizde şu sinir uçları harekete geçiyor gibi şeyler falan diyenler mevcut.

arayışım bitmedi, lakin patates süper çözüm.. :-)