20071026

deli

Eskiden etrafta ne kadar çok deli vardı, ananemlerin mahallesinde (anane nasıl yazılır acaba çok düzgün bir insan olsan) köşede deli ayten ile ziya otururdu mesela. Aslında ikisi de cidden deli ama garip bir şekilde kendilerine bakabiliyorlar, yemek falan yapıyor ayten, adam da kapıdan geçenlere bağırıyor, yaşayıp giderlerdi. Ziya her sene bağıra bağıra evlerini boyardı, her sene ama, tabii renkli kişilikleri boyaya da yansırdı, mor mu istersin, siyah mı, cart yeşil mi.. ayten kapısının önünü sulardı her akşamüstü, sulamak dediğim bayağı mahalleyi sel götürüyor, siz anlayın. Büyüyünce anlatmışlardı, aslında aytenin ablası çok zenginmiş ama almanyadaymış, bakkala her ay para gönderiyormuş istediklerini alsınlar diye, öyle geçiniyorlarmış yani. Tabii etraftan taş bulup kaldırımla kale yapan biz türk gençlerine de çok bağırdı ayten, taşla kovaladığı da bakidir. Hey gidi günler..

Bakıyorum da, gerçi baktığım yerler hep fanus, etrafta eskisi kadar deli yok, deli demek ne kadar o insanların özürlerini rencide edici gelse de bana kalırsa harika birşey. delidir ne yapsa yeridir yani, deli deli kulakları küpeli, bi de missilence demişti ki deli deliyi görünce değneğini saklarmış, ahahha, valla bu kadar laf bile eskiden ne kadar çok olduklarını gösterir. Herhalde şimdi ilaçlar, hastaneler, falan kurtardık sanıyoruz o insanları, bok var ya, biz kurtulduk, şu halimize bak.

Acaba ne oldu ayten ile ziyaya, merak ettim. Pek de severlerdi birbirlerini, kavga ederler ama sonra hemen barışırlardı. Deli gibi sevmek dedikleri bu olsa gerek.

1 yorum:

mahallenin delisi dedi ki...

hakkaten nerede o eski deliler yahu! herkesi aynılaştırarak, herkesi "normal"leştirerek ne geçiyor elimize acaba?

"anneanne" yazmadığım için notumu kıran bir edebiyat öğretmenim oldu benim zamanında, o günden beri acayip düzgün bir insanım ben, yersen. yemem dersen;

"hacı hacıyı mekke'de
hoca hocayı tekkede
deli deliyi dakkada bulurmuş"
derim...