Seni unuttuğumu zannettin Eylül, haklısın. Uzun zaman sonra
görüşmeyi bekleyen iki arkadaş gibiyiz, sen karşıma geldin, oturdun, bir çay
söyledin, ilk cümleyi kurmak zor olur, bilirsin, aklıma iyi bir şey gelsin diye
bekledim, bekledin, bir şey söylemedin, aklıma seni hayal kırıklığına
uğratmayacak kadar kötü, iyi, güzel, çirkin bir şey gelsin diye bekledim,
bekledim, sen bu hususta birkaç yaprak feda ettin, bir çay daha söyledin, ben
sigara içiyormuş taklidi yaptım, bilirsin, en iyi sigaralar kibritle yanar
dedim, içimden dedim, sen sessizliğimi duyabildiğin için konuşmaya başladık
sonra, garsona çaktırmadık tabii, on dokuz yaşındaki garsonlara garip bir saygı
duymak dışında işimiz olmaz bizim, sonra uzaktan sevdiğimiz bir şarkı duyuldu,
bunu bilerek mi yapıyorlar yahu, biz seninle ne zaman üzerimize ince bir hırka almadan otursak, soğuk kış günlerinde
arka arkaya defalarca dinlediğimiz bir şarkı duyarız, öyle oldu, öyle olmasına
da pek şaşırmadık doğrusu, sonra sen bana biraz oralardan bahsettin, oralar
uzak ama güzel dedin, gelsen sen de seversin, en güzel vedalar sonunda ‘Allah
kavuştursun’ diye bir yabancının eklediği cümle olanlar dedin, kalkıp
gideceksin diye korktum, gitmedin, ben bir sigara daha yakıyormuş gibi yaptım,
artık bir sürü şeyi böyle yapıyormuşum gibi yapıyorum dedim, anladın, öyle
oluyor dedin, zaman geçtikçe öyle oluyor, zaman senin içinden ve içinde
geçiyordu Eylül, o sırada şehirden içinde umutları olan insanları taşıyan yük
gemileri geçiyordu, küçük şehirlerden kederli bir şekilde başını cama yaslamış
aslında pek de bir şey düşünmeyen otobüsler, ah bu hayat dedin, ne çok şey
yapıyor bize, alışkınız dedim, insan işte, insan her şeye alışıyor dedim,
inanmadın pek, ben senin bir şeye inanmamış halini küçük kızların masum
hallerinden daha çok severim, sol tarafımda bir ağrı var dedin, bazen tutuyor,
bazen hiç geçmeyecekmiş gibi geliyor, şaşırdım, bulutlar olmalı faili meçhulü
diye içimden geçirdim, bulutlar yağmur taklidi yapıyor diye içimizde gizli bir
korku, sen anlıyorsun ne zaman yağacağını ama ben bilmiyorum, şemsiye de
taşıyamazsın sen dedin, ağır gelir sana böyle ciddi sorumluluklar, bildin, bana
bildiğim çok şeyi sen öğrettin, saatine baktın, yani kuşlara, uzakta bir
kırlangıç sürüsüne diktin gözlerini, başladığımız gibi sessizce ayrılmalıydık, çay
bahçelerine en çok sonbahar yakışıyor dedin, gülümsedik, gitmen lazımdı, yoksa
iyiydik, güzeldik, kötü, çirkin..
Sonra babam dedi ki; bu ağaç uzayınca gölge olacak burası,
bilirsin annen hiç sevmezdi güneşi,
birbirimize baktık birkaç saniye, birkaç saniye, birkaç
ömür.
1 yorum:
Escort bayan hizmetleri, en güzel İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa eskort bayanları escort - escort bayan - escort kadıköy - escort ataşehir - escort izmir - escort ankara - escort bursa - escortlar - eskort - escort istanbul - bayan escort - escort kadikoy - escort bayan ataşehir - <a
Yorum Gönder