Her sabah uyanıyorum, her sabah. Daha hiç uyanmadığım hiç birgün olmadı.
( yatağın kenarındaki komidinde sigara aradığım sabah durup düşüneceğim. Yatağın üzerine oturup bu hayatın bok gibi olduğunu düşüneceğim. Kızgın olacağım, sana çok kızgın olacağım. Geçecek ama, merak etme)
Sonra çoraplarımı arıyorum, ilk yaptığım şey bu. Yerde duran siyah şeylere bakıyorum, kirlidir bunlar diyerek almıyorum. Çıplak ayaklarla banyoya kadar yürüyorum. Ayağım biraz üşür gibi oluyor, aldırmıyorum.
( Siyah şeylere bakıyorum, hala. Onca kimseden sonra hala Siyah birisini arıyorum kimlik kontrollerinde, garip. Oysa belli ki bir denklemin sonsuza gider deyip çözümsüz kalacak yerindeyiz, belli değil aslında, gitsin mi, bilmiyorum. Hangi köşebaşında karşıma çıkacaksın diye bekleyen hala benim, senin ispatını yapan benim kara tahtaya, aldırmıyorum)
Aynadaki halimle gözgöze geliyoruz. Tereddütlüyüz ikimiz de, her sabah. Uykusunu alamamış çocuklar için okul çantası ne demekse ödevimizi o kadar yapmamışız. Diş macunun kapağını açık buluyorum, ortasından sıkılmış, sıkılmışız. Traş oluyorum akabinde, daha hiç bir yerimi kesmedim, bu sabahın da öyle olması canımı kurtarmak için değil, bunu yazabilmek içindi aslında, belli etmiyorum.
( gecenin bir saati çıkıp yürümek isteyişim bu yüzden, bu mutlumsu yüzle her sabah karşılaşıyorum ben. Sıkıldım, kaç defa söyledim kendime kendini sıkma diye, ödevimizi iyi yapamadım. Sonra sen gelip bir yerimi kesmeye çalışıyorsun, ki sana söylemiştim olmaz diye, canım çok tatlı olduğundan değil, bunu yapmaya çalıştığın için sana izin vermiyorum. Şimdi oyun da sensin, oyuncu da sensin, ben hikayeme geri dönüyorum)
4 kapılı gardropun önünde salak bir ifade ile duruyorum. Giyeceklerini akşamdan hazırlayan kızların tedbirli halleri geliyor aklıma, her sabah 08.12’de. ütülü gömleklerimden birini seçiyorum önce, ütüsünün bozulacağını söylemiyorum kulağına, üstüne büyük ünlü uyumunu bozmayan bir kazak, çekim eki bir pantalon. Dünden kalma giysileri topluyorum bazen, bazen de bırak dağınık kalsın, böyle daha güzel diyorum.
( gömlek giymenin hep çok ciddi birşey olduğunu düşünürdüm yaşım bundan eksi 7 iken, şaka yapılmaz, gülünmez zannediyordum. Lakin iki z’nin yanyana geldiği yerde artık biliyorum ki önemli olan gömlek değil, ütü. Ne kadar düzgün duruyorsun şu hayatta, neyi istiyorsun daha fazla, ne için neyi feda edebilirsin, kırış kırış olduğunda geri gelebilir misin kendine, kaç saatini alır, kaç gününü? )
Çantamı, anahtarlarımı, cüzdanımı, sigaramı salondaki masanın üzerinden alıyorum. Anahtar ve telefon sol cebe, sigara ve çakmak sağa, cüzdan arkada, birşey kaybetmemek için güzel bir alışkanlık. Ayakkabılarımı giydim, askıdan aldım paltomu. Boy aynasında boyumun ölçüsüne bir bakıyorum. Atkım bir de, son olarak onu taktım, biraz zahmetli.
( if you give me pain, sure i give you more; birşey kaybetmemek için güzel bir alışkanlık.. )
Kapıyı kapatıp gidiyorum.
(gidiyorum)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder