insan oğlu bukalemun misali, geçen hafta bu saatler tatilsel işlerin orta yerinde ve onun daha da ortasında derin bir uykudayken şimdi ofiste ciddi işler peşinde koşuyoruz. şort ve terlik yerini pantalon ve gömleğe bırakırken günde on saat yatarak gazete kitap okumalarda yalan oluverdi. alışıyoruz tabii, o yüzden ofis ortamına uyum gösteren bukalemunlarız zaten, pazartesi faciaydı, dün biraz daha iyi, bir ay sonra sorduklarında yok canım ben tatile falan gitmedim diyeceğim. bu mudur, bu olabilir..
insan oğlu kuş misali, bunu otobüsler için söylerdik vakti zamanında, sabah bir yerdesin akşam bir yerde. oysam uçaklarda kuş değil de uzay yolunda ışınlanmış mr. spock müsvettesiyiz. müsvette kağıtları vardı saman kağıttan, sarı, her an yırtılabilecek kadar narin, kalemin ucu içine takılıp giriverir, öyle işte, nereden aklıma geldiyse.
lakin mutluluk bazen tanımlanamayacak kadar basit, bazen bulunamayacak kadar uzak, bazen neşeli bir şarkı, bazen uzun bir yol, bazen orada, bazen burada olmak. yazamadığım hikayenin başını aşağıya kopyalayayım bari de belki bir müslüman birkaç cümle ekler.
"1967 yılının soğuk bir ocak gününde, hatta birazdan kararacak havanın saat dört sularında, esrarengiz bir adam olarak kaldırımda yürümedim, siyah bir paltom yoktu, evde beni bekleyen birileri yoktu, bir sevgilim, karım, çocuğum yoktu. Bir sigara yakmadım, sigaraya yeniden başlayacağımı bilmek ne kötü, bir sigara almak için yanından geçtiğim şen bakkaliyesi’ne girmedim oysa, gidiyordum, buralardan, iki sene ondört günün geçtiği bu kasabadan, gidiyordum ve bir sigara yakmadım. "
20070725
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
şimdi eğer yazmayı düşünüp de anladığım kadarıyla yazmaktan vaz geçtiğin öykünün eğer ilk cümleleri olacaksa o okuduklarım, o öykünün tiryakisi olacağımı, en azından beni fazlasıyla bir beklenti içine soktuğunu şimdiden bildirmiş olayım.
gracias, yazmaya gayret edeceğim..
Yorum Gönder