Yazmak zor çünkü ben bir tembelim, çünkü ben eve geldiği zaman yorgunluğunu televizyonu açarak ve birşeyler içerek geçirmeye çalışan sıradan bir insanım. Sıradan bir insanım çünkü nasıl diğer “colleagues” trafikte yanıbaşında duran motor üzerindeki iki genç adamın eğlenmesine dikkat etmiyorsa, yoldan geçen kızların bir vitrin önünde durup indirimdeki elbiselere az buçuk özenerek bakmasına gülümsemiyorsa onlardan biriyim. Onlardan biriyim çünkü sabah sekiz akşam beş memurları gibi beynimi yalnızca işime verebiliyorum. Maalesef işim, benim böyle yaşamam için yani böyle lüks içinde, lüks kime göre neye göreyse bana göre öyle olduğu biçimde yaşamam için yani hayat gailesi için gerekli, onlar gibi. Onlar gibi sabah çıkıp akşam kürkçü dükkanı evime geri dönüyorum, kendi fanusum içinde. Ah zenginlik, sen benim iyi bir şarkı dinlediğim ya da iyi bir cümle okuduğum zamanlar kadar neden basit değilsin her zaman? Daha açık soracak olursak babam neden zengin değil böyle bir evde yaşamak için, bu kredi kartlarının bir devlet memuru maaşını ödemek için ve ben neden böyle vazgeçemez hala geldim tüm bu fazla’lardan, yeni bir ayakkabı, yeni bir gömlek, yeni bir geçici ben?
Anlatamaz oldum, üzücü olan bu, kendimi kendime anlatamaz, laf geçiremez oldum, düşünemez oldum, en ağırı da bu.
Çünkü ben bir tembelim. Bu cümle iyi, başa dönelim, başa dönüp gidelim, tembel olmasam belki eve geldiğimde bunları düşünmez yazardım, belki kahramanlarım arasında kaybolurdum ki askerlik, bir başka deyişle kaç kaç kaç herşeyden, işte o vakitler uzunca bir romanı yazmaya bile başlamıştım, işte ben yazardım, üç beş cümle de olsa da bir gecede yazardım.
De’lere bakmayın, hepsi yerli yerinde kullanılmış ve birinci el ve’ler fazla sayısında, şimdi bir virgül eksik, sakince boğazdan geçen bir geminin noktası, güzel bir şarkı istanbul. Son olarak, hepimizin son’u olarak, ölecek olmamız kötü değil mi, hepimizin, teker teker? Toprak, kara yazı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder