şirketimizin güzide simalarından birisi dedi ki haydi gençler sanatsal aktivite yapacağız...
aslında ben önce bahsi geçen şeyin garip sesli insanların konuşur gibi şarkı söyledikleri birşey olduğu bilincine varmadım, tiyatro falan zannettim, anladığımda ise missilence istekli gözüküyor diye ne olacak dedim, opera dediğin ne kadar sıkıcı olabilir ki*
öncesinde rakısal kebapsal bir aksiyon olunca umutlandım, 3 duble rakıyı bir güzel içtim, oh dedim, rahat rahat uyurum. nasıl olsa konuyu da biliyorum, ismi "ali baba ve kırk haramiler" olan hikayede açıl susam açıl'ı tahmin etmek için deha olmak gerekmiyor tabii ki.
neysem, akm dediğin büyük bir yer, girdik içeri, koltuklar rahat, oturduk. ablamızın biri de 8 yaşındaki dünya tatlımsı kızını da getirmiş, en az onun kadar heyecanlıyız. derken 40 kişi birden sahneye doluştu, harika, 40 kişi birden geri gidince dedim etraf sakinledi, uyku vakti gelmiştir, meğersem gelmemiş. missilence'in koluna doğru bi uzandım, gözlerimi falan kapadım ama nafile.
çok geçmedi, uyku yerine tuvaletim geldi, dayanılacak gibi değil. açtım kapıyı çıktım, kapıda görevliler var, kapıyı da tam kapanmayacak gibi ayarlayıp bıraktım, geri döneyim diye yani, bu kadar istekliyim, azimliyim. görevli amcaya dedim ki: " hoca, bu böyle dursun, geliyorum ben" adamın arkamdan "hayret birşey" dediğini duydum ama çaktırmadım. geri döndüm, " yahu bu olmaz böyle" dedi. " biz ne anlarız abi, yol ver geçem" diye ekleyince kıramadı.
girdim içeri ama olacak gibi değil, iki insan birbirine niye şarkı söyleyerek seslenir, ota boka neden bir melodi bulur, bilemiyorum. onbeş dakika falan böyle devam etti, akabinde perde indi ve fuayeye doğru koşar adımlarla ilerledik.
aramızdan 2 gazi verip yolumuza devam edecektik ki bi bakalım ne görelim, bizi opera'syona sürükleyen hanımkızımız paltosunu almış, rezalet, çılgınlık, kaos.. sonra diğer gaziler olarak herkes paltosuna doğru bir hücum etti; hayatında ilk defa operaya gelmiş (bu açıdan pek farkımız yok) 8 yaşındaki kızcağızdan işkenceye maruz kaldığımızı mümkün olduğunca saklayarak tabii..
bi efsaneye göre bu oyun kötüymüş, kurgu fenaymış falan ama cidden çook kaliteli birşey olmadıktan sonra sanırım bu işler en azından benim bünyeme ters. müzikalden de benzer şekilde kaçmıştık zamanında, bu iki oldu. sanat buysa saygı duyuyorum ama bana uzak rabbime yakın olsun, modern art gallery'ler neyimize yetmiyor kuzum..
*bak hala elim ayağım titriyor, normal halime dönebilmek için..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
belki alakasız ama; üzerinize afiyet fotoğraf çekerim ben. geçen arkadaşlar (hatta sonra başka arkadaşla yine) istanbul moderndeki magnum-türkiye sergisine gittik. ikisine de aynı soruyu sordum "bu fotoğrafı ben çeksem, ve üye olduğum 3-5 yere yollasam, anında nerede bunun odağı, neden netlik yok, kompozisyon olmamış, gibi bombalara maruz kalırım. bu adamın benden fazlası ne?" tabii ki bir adının olması.
yani sanatın ne olduğunu anlamıyorum. bazen kral çıplak hikayesi geliyor aklıma, yani kimse anlamıyor belki ama gık diyemiyoruz.
son cümleye son çağrışım:
"o kadar çirkinsin ki seni modern sanat müzesinde sergilemeli" full metal jacket
hoşçabakın zatınıza
bunu ben de başka sanatsal aktiviteler için düşünmüştüm ama o magnumcu ama magnumcu olana kadar senin gibi şeylere maruz kalmıştır kesin, ama eğer çok yetenekli isen yırtıyorsun günün birinde.
magnum fena da değildi bu arada..
hoşçabak iimiş :-)
Yorum Gönder