benim çocukluğumun üçte biri süper baba demek. cuma akşamlarını, geç saate kadar oturabileceğim için beklediğim kadar fiko ve ailesinin maceralarını izlemek için de iple çekerdim. o akşam gelen misafirler eğer diziyi izlemeyip kafa ütüleyeceklerse taramalı tüfek bulup neler yapabileceğimi düşünürdüm. baktım ki tara tara ölmüyorlar, ben de tv'nin hemen yanındaki yere daha onlar gelmeden oturur, yerimi kimselere kaptırmayıp sesi de açardım.
bu hikaye böyle uzar gider, üç sayfa yazabilirim konu hakkında lakin bu akşam julia ile bir dizinin içinde fiko'nun son sevgilisi genç kız vardı hatırlarsanız, işte onu görünce ve yahu bayağı yaşlanmış diye konuşunca farkettim ki üzerinden 11 sene geçmiş. tabii o 11 sene yalnızca o arkadaş için değil, bizim içinde akmış gitmiş. vay be, ulan cidden yaşlanıyoruz, nerdeyse 11 sene önce 11 yaşımdaydım ben, şimdi tarihimiz olmuş. papa bizi okula gönder..
bu işkolik mevzusunun özünü de anladım. yaklaşık bir haftadır eşşek gibin çalışıyorum çok afedersiniz. bu akşam 6'da işten çıkınca eve geldim, sonra salak salak uyudum, uyandım, nasıl bir boşluk.. ne yapıcam lan ben şimdi diye düşündüm, cidden düşündüm, içim sıkıldı. gazete falan okudum, kitap okudum biraz, açmadı. hani benim excelim, hani benim powerpointim dedim kendi kendime. bi siktir git dedim sonra da, normale döndüm.
başka türlü birşey istiyoruz da istemek yetiyor mu be gabriel.. istemenin yettiği yer yapsın japonlar..
hiç yazasım yok, farkedildiği üzere..
" i dont mind if you dont mind.." the killers - read my mind.. dinleyin
1 yorum:
Cevre degisimi diyecegim silenzio, ne dersiniz?
ne bileyim, haftasonu atlayin ucaga, gidin Kibris a mesela...daglar da, kumsal da dolasir, beyin temizligi yapar, güzel bir yemek yer dönersiniz, yorucu olur tabii ki, ruh yorgunlugunuz ile karsilastirilamaz yine de. Selamlar.
PS: Kibris olmaz sa Burgaz adasi da olur ayrica...
Yorum Gönder