20080108

hazin intikam

türk dizi tarihinin fantasya dünyası, hatta gördüğüm kadarıyla izlenebilecek olan yegane dizisi bıçak sırtı da bu gece itibariyle karizmatik laflar, som som suratlar, gaipten gelen heyecanlı konuklar kervanına katıldı. bu beni pek ilgilendirmez, memleketimizde mehmet ginger & nejat nasılişler'i aynı karede oynuyor diye izleyecek pek çok hanım kızımız mevcutken en fazla başka kanala geçip giderim olur biter, gelmişim 2yedi yaşına, bu dakikadan sonra tv eleştirmeni olacak değilim ya kuzum lamia.

neyse, bu dizimizin bir sahnesinde mehmet ginger, genç avukat kızımızı evden almaya gelir, kız bu sırada ütü yapmaktadır. tamam geliyorum'a benzer bir laf eder, tam kapıdan çıkacak gibi olur. dikkatli izleyicilerimizden benim yanımda olanı " ee, ütü.." der, işte tam bu sırada, genç avukat kızımız geri döner ve ütünün fişini sade bir hareketle çeker, akabinde de kapıyı kapatıp giderler.

bu sahne bütün yazarların aldığı hazin bir intikam gibi geldi bana. hatta yanımdaki dikkatli izleyici ile bayağı bir eğlendim, pek güldüm ve ona dedim ki; " mandalin olsa da yesek", öyle demedim tabii, dedim ki: " herhalde bunu yazan adam, bunu izleyen 2 milyon kadına aynı tepkiyi verdirip şimdi bu sahneyi izlerken sigara içiyordur keyiften". ciddi anlamda gerçekçi ve yaratıcı bir senaryosal dokunuş olduğunu da ekleyelim tam olsun.

peki yazar adamın amacı, birçoğumuzu şaşkınlıktan garbın afakında yenik düşürmek midir, benim hazin intikam diye nitelendirdiğim nedir?

beş-altı sene önce hep astronot'lu hikayeler yazardım, bu o günün sözlüğü ile şu demek; olaylar gelişir, değişink kahramanlar vardır normal hayatta göremeyeceğiniz, hayatta böyle bir kahraman göremezsiniz yani, sonra olaylar biraz daha gelişir ve bir kinder sürpriz olur, hikaye biter. yalnız lamia sonradan anladık ki bu pek çocukca bir uğraş, bu hikayelerin bir sonu var ve bir yerden sonra artistik patinajdan öte birşeye benzemiyor.

yani şaşkınlıktan tavşan yapmak asıl amaç olamaz. hazin intikam, onca insanın salak yerine koymaya can attığı ve belki de sadece o sahneye değil, bütün senaryosuna bok atmasına ramak kaldığı yazarın usta bir çalımla, o sahneyi daha önceden görebilmesidir. evlerde böyle şeyler olur, birileri birşey unutup geri döner, bu da onlardan biridir yalnızca ve yazar asisti iyi değerlendirmiştir.

peki bu durumda orhan pamuk nedir, ronaldinho mu?

normalde bir kitabı okurken yazarın on cümlesinden yalnızca birinde benim farketmediğim birşeyi gördüğünü anlayınca o kitap iyidir diye değerlendiriyorum. geçen gün bitirdiğim pamuk'un istanbul'u ise hala aklımı kurcalamakta. mevzu pamuk'un oldukça basit paragraflarda sıraladığı farketmeleri değil, onlar da kurtarır ama mevzu o değil. on cümlesinin yedisinde o anın içine girip debelenen, kendince bir sonuca varan, insanı dürten birisiyle bu ilk karşılaşmam. şimdi ise merak ettiğim, kendi hayatını anlatırken zaten yaşadığı tüm bu detayları çatır çatır anlatan kendisinin kurmaca bir düzen içerisinde de o gerçekliği ne kadar verip veremediği, hatta daha ileri bir tabirle, her yazarın kendisini yazdığını düşünürsek, o kendisinden çıkıp kahramanlarını ne kadar yarattığı ve o boşlukta az önce bahsi geçen debelenmeleri ne kadar yapabildiği. en seçkin kitapçılarda kısa zaman sonra karşılacağız pamuk efendi, o vakte kadar saygı duyuyoruz şahsınıza.

2 yorum:

Melmoth dedi ki...

neden her yazarin kendisini yazdigini düsünüyoruz.

edebi incelemelerde en ciddi sorunlardan biri yazarin yasamini yapitlariyla iliskilendirme egilimidir.

kisi olarak orhan pamuk bir tarafta, yazar orhan pamuk baska bir tarafta durur. oyle ki, yazar orhan pamuk, yazdiklarindan baska bir sey degildir.

unutmamali ki, bir otobiyografide dahi kurgusal pasajlar yer alabilir. örnegin, orhan pamuk'un ilk askindan söz ederken anlattigi mekanlar belki de bahsettigi olaylarin 'gercekte' gectigi mekanlar degildi. yazar, aktarmak istedigi durumu daha iyi ifade edebilecegine inandigi mekanlari secmis ve aktarmis olabilir.

bu noktada da sunu söylemek lazim, akli basinda hicbir okur, bir yazarin anlattigi seylerde acaba bu 'gercek' mi diye düsünmez ve sorgulamaz, boyle bir sorunun karsiligi yoktur zira soru yanlistir.

silenzio dedi ki...

katılmıyorum.

tabii bu öyle uzatılacak bir konuda değil.:-)

thx for your comment..