seveceğiniz insanla küçük bir çocukkken karşılaşsanız ne kadar komik olur hiç düşündünüz mü? mesela ben Su'ya bir parkta falan rastlıyorum, annelerimiz getirmiş bizi (annemin doğumgünü bugün, mehmetalibey izin verirseniz sevgilerimi gönderebilir miyim?). Su salıncaktan daha yeni inmiş, benim bulunduğum kaydırağın başına geliyor, artık herşeyi söyleme zamanı:
- Su sana birşey söyleyebilir miyim?
- çocuğuz biz, böyle aptal sorular sormana gerek yok (Su o zamanlar da sevmiyor boş konuşmayı)
- uzunca bir süredir senden hoşlanıyorum ben
- git anneme söyle
- annen kızar
- kendi annene söyle o zaman, o benimkisine söylesin
- evlenmiyeceğiz manyak Su, hoşlanıyorum sadece
- evcilik falan da mı oynamayacağız? (sesi ağlayacak gibi oluyor, Su o zamanlar daha romantik falan herhalde)
- oynarız tabii ama, senden hoşlanıyorum dedim, birşey söylemeyecek misin?
- ne söylememi bekliyorsun? (Su burada küçük silenzio'yu kitler)
- ben de senden hoşlanıyorum falan de.
- sonra kayabilir miyiz peki?
- aman kay ya, ben ne diyorum sen ne diyorsun.. işin gücün oyun
- ben kayıyorum o zaman
bu işte, böyle hayali hikayelerde bile sonu hüsran diye birşey söylemiyorum kendisine, merak eden arkadaşlar varsa rahatlasınlar. sakın ama sakın bana birşey kaybetmezsin demeyin (sakın), siz Su'yun ne demek olduğunu bilmiyorsunuz.
Su bu sayfada yazdıklarımı okusaydı direk nefret ederdi benden, ben olsam öyle yapardım çünkü. ne bu böyle, bir tane edebi cümle falan kurar insan, kimsenin okumadığını bildiğimden. deseler ki sevgili silenzio aslında senin otuz yedi tane düzenli okurun var, bak o vakit nasıl oluyor işler. tribünlere oynuyorum ben, ahanda gol oldu, hakan attı, gol oldu. (hakan kazmasından süratle nefret ettiğimi de eklemek isterim)
iki tane film var evde: sideways ve after sunset.. ikisini de çok görmek istemiştim, buldum nihayetinde. Lilly verdi, onun da arkadaşınınmış, geri vermem lazımmış, Lilly saçlarını harika yapmış atrıca, yolda rastlaştık, rastlaşmak nasıl bir fillse artık, yazınca farkettim. isteyince yapamıyorsun, seninle saat onda rastlaşalım, garip..
bugünlerde etrafımdaki herkes birkaç günlüğüne de olsa yurtdışına gidiyor. iki ihtimal var: 1) herkes parayı buldu 2) avrupa birliğinin çok sayıda turist türke ihtiyacı var.
ekseni ilk dinlemeye başladığım zamanlar listelerinin en başında ours isimli grubun sometimes isimli bir şarkısı vardı. onu buldum, o zamanlar da güzel şarkıydı, şimdi de iyi. lakin öyle rock şeyler artık beni bozar, eksen yalan oldu. clubber olucam ben tren kaçmadıysa, giyiyorum pumaları, sürüyorum jöleleri, ey gençlik hazırlanın. (frou frou, bulursanız kesin dinleyin, paul van dyk: bu amca kılapçı, çalışırken falan kafasını mikiyorum milletin, muhahaha)
votka-redbull için sekiz kişiyi öldürebilirim, acayip ciddiyim.
smily hala tatilde-terbiyesiz smily
alberta yazdıklarımı okuyormuş-merhaba alberta, sana da merhaba
louis kaybolmuş ortalardan, öyle dedi alberta
Su ile yemek yiyeceğiz yarın öğlen, bu akşamki yemek iptal oldu kendisi çok fazla çalışınca(sanırım beni takım elbise ile görmeyi seviyor, daha bir ciddi oluyorum tabii)
Clementine de tatilde, kömürlü bir diyara gitti (şehrin ismini söylemem yoksa istanbul gider onu bulur)
zensea yine unuttu beni, aradığı sorduğu yok, bir vakit sekiz saat telefonda konuşurduk, ayıp, vefasız insan
budur benim olayım, hayırlı olsun..
20050426
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
Dear silenzio,
Although it is nice to see my name in your blog, you shouldn't tell so many lies to people. Coincidence is such a nice thing yes you are right you can not do it when you want.. But tell Su that she will never love you like the way I used to love..
Bende katiliyorum lilly nin soylediklerine..
Yorum Gönder