20131001

öyle.

Seni unuttuğumu zannettin Eylül, haklısın. Uzun zaman sonra görüşmeyi bekleyen iki arkadaş gibiyiz, sen karşıma geldin, oturdun, bir çay söyledin, ilk cümleyi kurmak zor olur, bilirsin, aklıma iyi bir şey gelsin diye bekledim, bekledin, bir şey söylemedin, aklıma seni hayal kırıklığına uğratmayacak kadar kötü, iyi, güzel, çirkin bir şey gelsin diye bekledim, bekledim, sen bu hususta birkaç yaprak feda ettin, bir çay daha söyledin, ben sigara içiyormuş taklidi yaptım, bilirsin, en iyi sigaralar kibritle yanar dedim, içimden dedim, sen sessizliğimi duyabildiğin için konuşmaya başladık sonra, garsona çaktırmadık tabii, on dokuz yaşındaki garsonlara garip bir saygı duymak dışında işimiz olmaz bizim, sonra uzaktan sevdiğimiz bir şarkı duyuldu, bunu bilerek mi yapıyorlar yahu, biz seninle ne zaman üzerimize ince bir  hırka almadan otursak, soğuk kış günlerinde arka arkaya defalarca dinlediğimiz bir şarkı duyarız, öyle oldu, öyle olmasına da pek şaşırmadık doğrusu, sonra sen bana biraz oralardan bahsettin, oralar uzak ama güzel dedin, gelsen sen de seversin, en güzel vedalar sonunda ‘Allah kavuştursun’ diye bir yabancının eklediği cümle olanlar dedin, kalkıp gideceksin diye korktum, gitmedin, ben bir sigara daha yakıyormuş gibi yaptım, artık bir sürü şeyi böyle yapıyormuşum gibi yapıyorum dedim, anladın, öyle oluyor dedin, zaman geçtikçe öyle oluyor, zaman senin içinden ve içinde geçiyordu Eylül, o sırada şehirden içinde umutları olan insanları taşıyan yük gemileri geçiyordu, küçük şehirlerden kederli bir şekilde başını cama yaslamış aslında pek de bir şey düşünmeyen otobüsler, ah bu hayat dedin, ne çok şey yapıyor bize, alışkınız dedim, insan işte, insan her şeye alışıyor dedim, inanmadın pek, ben senin bir şeye inanmamış halini küçük kızların masum hallerinden daha çok severim, sol tarafımda bir ağrı var dedin, bazen tutuyor, bazen hiç geçmeyecekmiş gibi geliyor, şaşırdım, bulutlar olmalı faili meçhulü diye içimden geçirdim, bulutlar yağmur taklidi yapıyor diye içimizde gizli bir korku, sen anlıyorsun ne zaman yağacağını ama ben bilmiyorum, şemsiye de taşıyamazsın sen dedin, ağır gelir sana böyle ciddi sorumluluklar, bildin, bana bildiğim çok şeyi sen öğrettin, saatine baktın, yani kuşlara, uzakta bir kırlangıç sürüsüne diktin gözlerini, başladığımız gibi sessizce ayrılmalıydık, çay bahçelerine en çok sonbahar yakışıyor dedin, gülümsedik, gitmen lazımdı, yoksa iyiydik, güzeldik, kötü, çirkin..

Sonra babam dedi ki; bu ağaç uzayınca gölge olacak burası, bilirsin annen hiç sevmezdi güneşi,

birbirimize baktık birkaç saniye, birkaç saniye, birkaç ömür.

1 yorum:

escortbayan dedi ki...

Escort bayan hizmetleri, en güzel İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa eskort bayanları escort - escort bayan - escort kadıköy - escort ataşehir - escort izmir - escort ankara - escort bursa - escortlar - eskort - escort istanbul - bayan escort - escort kadikoy - escort bayan ataşehir - <a