20060131

f


Julia, sevgili kardeşim, bak bu mutfağın hali..

gel artık, hadi canım benim, para vericem sana, bi sürüde şey aldım, hepsini vericem..

f

Federer insansa ben neyim?
Adriana Lima yaşıyorsa ne diye aynaya bakıyorum?
Steve Jobs çalışıyorsa kariyer dedikleri neki?

Kahramanmaraşlılar, benim kadim dostlarım, fikrimin ince gülleri gördünüz mü bak, herşey relative günümüz x ve y düzlemlerinde. 3 boyutlu düşünmek lazım belki, z dediğin bencilliğin matematiği değil mi?

Bi de sana söylemedim ama yaramaz çocuklara benziyorsun, o resim yani, sen değil, herhalde.
E iyi birşey bu.

20060130

sohbet

- gençler yağalım mı ne dersiniz?
- Abi yağalım bak ne güzel toplandık
- İsmet geçen sefer hızlı düştün sen yere, hayırdır?
- Bi hatun vardı onun peşinden gittim ben
- Hakikaten sapıksın oğlum sen, doğa olayının da içine sıçtınız
- Yok ben geçen sene de buz yapmıştım o kızla
- İyi bok yediniz. Yağıyor muyuz onu söyleyin?
- Yağalım da meteoroloji ne diyor?
- Çakmış pezevenkler, iki gündür alarm
- Yapma be
- Hep bu kamil ipnesi ispiyonluyor, şöyle bi ağız tadıyla bastıramıyacağız yine
- Hayır erimeyeceğimizi bilsem güneye gidelim diyeceğim,
- Yok artık, fantezi yapmayalım burası iyi işte
- Yağalım gitsin ya, sıkıldım ben
- E hadi madem, millet tatil yapsın biraz
- Lapa lapa canlar, göreyim sizi
- Kafadan bir hafta erimiyoruz ona göre
- Yukarıda buluşalım kahvede, öptüm yanaklardan
- Selametle canım..

- Mikail, yağıyoruz biz, sen yukarısıyla konuşursun.

20060129

f

Ben şimdi bir sürü votka içtim, ama az buz değil bayağı içtim.

Bir şarkı der ki: “ smile like you mean it “

geçersiz aşkların limiti dolmuş ve faiz işleyen bekçisiyim bebek, durup ne yapıyorsunuz diye bakıyorum, bir gün size doğrusunu söyleceğim ellerinden tutup senin ya da yalnızlığımın.

Roma isimli dizide bir genç çocuk var octavious isimli herhalde, gencecik lakin bir o kadar da akıllı falan, bu adamı mı daha çok sever kızlar yoksa sezarın generali heyecanlı, sağı solu belli olmayan bir eleman var onu mu? Kaotik bir durum.. mesela bunu da bilmek isterdim,

Nasıl bir şey oluyor aşk, onu hatırlamaya çalışıyorum bir de, televizyonda var bayağı örnekler, bu kadar insan bir şeyin peşinden gidiyorsa iyidir herhalde, herhalde yani..
Abidin, mutluluk neyse, onu hallettik, aşkın resmi, o var mı elimizde..

“sen de mi ben de mi, neyse, herneyse, her kimdeyse, bilemiyorum.. “

20060128

n

Bizi yok yerimizden vurdu zaman. Neşeli şarkılardaki maceraperest yumurcaklardık oysa ki, elele tutuşup bildiğimiz tek manzara resminde abidin demiştik, bak isteyince oluyormuş, iki dağın arasından akan bir nehir vardı işte, müstakil bir evin anlamını bilmiyorduk ama bahçemizde vişneler, büyükannem telaşlanırdı bizi öyle heyecanlı görünce, koşmuştuk, terli terli su içenlere birşeyin olmadığı o yerde, çocuk aklımla sana masallar anlatırdım, inanırdık, kocaman bir dev gelecekti, seni benden alamayacaktı ama, bildiğin tek kahramandım ben senin, sen bildiğim tek şeydin.

Şimdi üstü başı kar olmuş istanbulun bu soğuk dokuzunda, jetlerin en lag’i aklımda yalın ayak dolaşıyorsun, yokluğun içime bata bata ve artık alıştık değil mi, böyle de mutluyuz, daha az sigara içince ve birazcık daha fazla alkol, unutma sevgilim, herşey yolunda. başka türlü şeylerin peşindeyiz epeydir, olmuyor, bırak olmasın, belki budur, yaşayıp gideceğizdir, hangi yalanına hayır dedim ki, hiç kızdım mı ben sana, boşver, boşluğun ancak böyle duruyor çünkü yanıbaşımda.

sen gülümse..

20060125

f

diyeceğim şu ki ohmygod, bunu türkçeye çevirirsek excellent demek oluyor, jessicam bitanem buradaki herkes ota boka excellent diyor, yemek geliyor excellent diyor, nasılsın amca diyorsun perfect, işler nasıl babacım diye soruyorsun pretty good. e iyi de herşey bu kadar yolunda ise ne diye bu kadar anti depressant ve deodarant kullanıyorsunuz, benim beşiktaş için üzüldüğüm kadar üzülüyor musunuz chicago bulls için, bayramda akrabalarınızın elini öptünüz mü, hiç kücücük emrah filmi izlediniz mi siz, nilüferin içli şarkılarında ah ulan dediniz mi, hande yeneriniz var mı sizin, perfect değil mi, ne perfecti, amerika dediğin büyük bir yalan jessica ve senin isminin geçtiği yerden international boulvard geçiyor, next exit yokluğun, excellent değil mi?

- jessicam,zencilerin en güzeli, kara dünyam; hayat koca bir yalan farkındasın değil mi? birisi hepimizi kandırıp gülüyor..

20060123

g

canlar, ben amerikanyanın en orlando magic yerindeyim.

burada hava 20 derece ve rafet el romanın dediği gibi macera dolu.

çok medeni bir yer, ufacık çocuklar çatır çatır ingilizce konuşuyor, kaç yaşında başladınız be kardeşim öğrenmeye dedim ben.

sonra yeniden yazarım, soon yani..

-geliyorum jessica bi saniye canım

ii kalın..

20060121

f

Şöyle bir dönem oluyor, iki üç ayda bir falan, yazmak hiç bir iki üç şey bulamıyorum. Mal gibi yaşıyorum yani, akşam yatmadan önce ufak tefek iş düşünüp yüzüstü dönüp çat diye uyuyorum, arabayla giderken saçma bir türkçe şarkı bulup bağıra bağıra onu söylüyorum ama düşünmüyorum, kitap okumuyorum, kitabevlerinin önünden geçerken nanik yapıyorum, gazetelerin resimlerine bakıyorum, kar yağacak hayvanlar gibi diyorlar banane diyorum.

Ayrıca çok da zorlamamak lazım bünyeyi, yetenek yok mesela bende, ne kadar kasarsan o kadar köfte, tehlikeli rollerin adamı değilim ben bebek, stabil yükselen bir çizginin kollarına bırakacağız kendimizi, parçalanıp aman da aman demenin faydası yok yani iki cm ötesi için, birşeyler olacaksa olacak işte, olmazsa toplarız valizi gideriz.

E bu güzel birşeymiş aslında ablacım, çağımızda bire üç veriyor düşünmemek, düşününce üçün birini alıyorsun çünkü.. di mi ya.. f

20060120

f

theShe haklıymış, theShe anlar bööle şeylerden, çok değil ama anlar.

herkesten öğrenecek ufak tefek şeyler var, bazen öylesine konuştuğunuz adamlardan akşamına ağır cümleler duyabiliyorsunuz. Öyle demişti yani, öyleymiş.

Boş beleş herhangi bir takımın forvetinde birbirinden güzel goller atabileceğini düşündüğüm lise arkadaşımın farketmeden “ işte bu senin hayatın” demesi gibi.

Farklı dünyaların insanıyız, ayrılmalıyız diyeceğim bir abinin hayat sıkıntısının benimkisine ne çok benzediğimi farketmem gibi.

Aptal blogların birinde, close tuşuna basmama saniyeler varken farkettiğim cümlelerdeki gibi.

Havaalanında görmüş geçirmiş bir beyin cerrahının iki şişe biradan sonra söyledikleri gibi, vazgeçmek hep o kadar kolay değil genç adam, nice beyinlere dokundum ben, inan ki o kadar kolay değil.

f

leman sam- herneyse

bunu dinleyin.
www.vedatsakman.com/herneyse.mp3

20060118

f1

şimdi ben bir otel odasının samsun yerinde oturdum, ufak bir otel odasından bahsediyorum, sonra burada bir masa var, masanın altından wireless kablolu bir adesele var, karşısında da bir ayna, öyle işte sukubidubidu, adam artık saçlarımı nasıl kesmişse yemin ederim taş gibi olmuşum, bir ekrana bir aynaya bakıyorum, bi de tam dibimde television var, televisionda da hırsız-polis var, güper dizi, uğur yücel is an amazing man, diğer kahramanlar da nihayet öpüştü, oley, biz türklerde olmaz bööle şey, 100 bölüm sürünür bunlar, sonra öpüşürler, bu salaklar 6. bölümde az kalsın sevişecekler, olmaz, bi de bi öksürük peydah oldu, bronşit gibim, bittin sen necmi, ööle dedi uğur abi, oysa benim aşkım dağlarda gezer, akşam yürüyüşü gibi birşey, gezer gelir o, alıştı abisi, maşallah pek uyumlu..

bizmkisi de can sıkıntısı be güzelim, saç-malıyorum.. (tarak bulursam tabii--- silenzio 2006 harika espriler yılı)

f

Bana kalırsa en güzel karakter verdana ve bold yazılınca daha bir manalı duruyor sana ait satırlar. İtalik değil mi zaten herşey, dokunsan düşüp kırılacak ve heran ama heran bir italyanın bir sakin kasabasında bir senle bir tek domates yetiştirmek için gitmeye hazır değil miyiz aslında. Değiliz, bizim o kadar cesaretimiz ancak film izlerken olur, hikayelerin ardından bakarız güzel güzel, vakit geçer, mutlu doğumgünleri kutlarız, hoşgeldin iki dirhem bir çekirdek güzel yalnızlığımız, elde var sıfırın türevleri, zaten seni bekliyorduk, hoşgeldin.

Ve on parmak yazılınca daha kolay ortaya çıkıyorsun sen. Aklımın hangi köşelerine saklanıyorsan geceleri, olmayan sen, bir ipin ucunda kaçan sen, bir dengenin en terazi yanı sen, sen, sen, hayatımın onca saçma şeyi kaldırma kuvveti sen, seni unutmak istiyorum, ellerimde bi işe yaramayan kelimeler, kapının önünden geçen eskiciye vermeye çalışıyorum hepsini, senin hepsini, almaz, acı veren şeyler pek para etmiyor bugünlerde, mutlu aşkların üstünde dolar resimleri, bizim ki fakir bir bol sıfır, biliyorsun,,

Sen, cümlelerimin –e hali, ismimin başına eklenen garip çoğul, benim pek düşünen hüzünlü sevgilim, kalbimin dolmuş durağı, iki kişi uzatır mısın birimizin yerine, birimiz ikimiz için yaşayabilir mi gecenin bu vakti, sen, yokluğumun ikinci tekil şahsı, zarfım, tümlecim, edatım, bitanem, unut gitsin..

20060115

t

Kötü yalnızlarız biz.

İşimiz gücümüz birden ikiye gidebilmek. Tek başına sigara içmek ağır, tek başına uyanmak zor, bir şarkının sözlerini tek başına tekrarlamak sıkıcı.

Kıymetini bilmiyoruz kendimizin, bir dediğin etkisiz eleman; hangi formüle koyarsan oynar aslında kimsenin dikkatini çekmeden, çarpıp böldüğün bırak kendin ol, başka bir hayatın bilmediğin acılarını ne yapacaksın, iki dediğin o kadar kolay değil yirmibirinci yüzyılda, boşver, kendini denize atmak istiyor insan, düşün; iki kişi olursan bir cinayetin orta yerinde ellerin havada ve gitmiş tüm silahların, yakalanacaksın.

bırak öyle dağınık kalsın, ne diye toplamaya uğraşıyoruz ki bu kadar, kim gelecek, gelmese ne olur, kim söyledi ki herşey gül bahçesi olacak, kaç işte, gidebildiğin kadar uzağa git, karpostal sevgilileri değil mi t’lerini unutanlar, unut gitsin, bırak gideyim buralardan, benden sana fayda gelmez isimli bir belgeselde kaçan kovalanır bir kahraman olayım ben, kaçıyorum, kaçıyorum, kaçtım.

illa birşeylere bağlayacaksan hayatı, bir ilkokul çocuğu sana manası nedir diye sorduğunda yani, yok dersin, ben de anlamadım, aklında tut, aşk olağan şüpheli..

20060114

CNNzio


Bazen gözlerimi kapatıp şunu hayal ediyorum:

CNN gibi bir televizyon tamamen benim kişisel meselelerimle ilgili haberler, hava durumları, ekonomi haberleri, açıkoturumlar falan düzenliyor.

Haberler kısmında o gün başımdan geçen ilginç şeyler anchorman tarafından dile getiriliyor, sağ tarafta o gün içerisinde benim görüntülerim falan oynuyor, sonra bir youmcu çıkarak yaptığım hedehödö’nün şu sebeple olduğunu, bunun sonuçlarının böyle olacağını falan söylüyor.

Açıkoturumda birkaç eski sevgili bir araya gelip genel hal ve hareketlerimi eleştiriyorlar sonra kavga falan çıkıyor, silenzio en çok beni sevdi, seni kullanıp attı falan gibi, çok eğlenceli..

Bazen de iki tane psikolog çıkıp silenzio’nun sevme alışkanlıklarını, sosyal yeteneklerini falan sorguluyor, bunun reytingi az ama.

Ekonomi haberlerinde o hafta neler satın aldıysam onların resimleri, bu sefer spiker: yok efendim ona o kadar para verilir miydi diye sorular soruyor, borsada günlük endeksim ne olmuş ondan falan bahsediyor, mutlu isem yukarı, kötü ise vaziyet herkes zararda.

Bu yazıyla narsist bir insan olduğumu kendime ispatlamış durumdayım, hayırlara vesile olsun, sallayın gitsin, inceldiği yerden kopsun.

20060113

g

şunu isterdim:

  • porsche sahibi olup maddi dünyanın bir işe yaramadığını farketmeyi
  • genel müdür olup kariyer dediklerinin al tekke ver külah bir aldatmaca olduğunu anlamayı
  • 4 tane aşkım olup yalnızlığım benim en güzel yanım diyebilmeyi

sonuç:

sanırım yaptığım bir sürü şey kendime ispat olsun diye. gördün mü silenzio diyeceğim, bak bunlar istediklerin, doğrularını biliyordun zaten ama iyice yakından bak, şimdi anlıyorsun değil mi?

20060112

f

ayrıca pretty sure that i am now:

grace > > > beauty > > > intelligence

2

Garip bir şekilde belki de tatil rehavetinden ve şehvetinden, ne zaman word’un kalbim kadar temiz bir sayfasını yazmak için açsam yazmamak için kapatıyorum. Ve word dediğin kapanınca insana soruyor, emin misin abi diyor, bak kapatıyorum hata olmasın, kapat koçum diyorum, kapat gidelim, duruyoruz da ne oluyor sanki.

Salı günü yalnız başıma ve annemlerin 30 kere tekrar ettiği gibi tehlikeli bir şekilde 800km yol gelirken beni o kadar km boyunca geçmeyi başarabilmiş yegane araba bmw ile son iki saatte birlikte gitmeye başladık, önümüze gelen yavaş birini önce o solladı sonra da ben ve kırmızı ışıkta yanımda duran amca ile imzaladığımız gizli centilmenlik anlaşması nedeni ile geçebilecek olmama rağmen beyaz bmw’yi arkamda bırakmadım, yarışmadık yani. Benim şehrime pek yaklaşmışken amca biraz yavaşladı, hayrola ne güzel gidiyorduk derken sağa sinyal verdi ve yan yola girip ayrılırken flaşör yaptı. Gariptir ki bazen bazı şeyleri illa konuşmanız gerekmiyor, ufak şeylerin içinden de cümlelerin manalarını çekip çıkarabiliyorsunuz. O flaşör yol boyunca kendisine eşlik ettiğim ve uzadıkça uzayan yolun bitmesine yardımcı olduğum için teşekkür etmek demekti. Ben de korna çaldım ve geri kalan yolda sıkılarak tek başına devam ettim.

Sonra bugün deli bir kadıncağız soğukta nereden bulundaysa elinde ekmekler ile mahalle arasında dolaşıyordu. Ama nasıl kahkaha atıyor, görmeniz lazım, bak dedim Julia sen hayatın boyunca bu kadar içten gülemeyeceksin, farkındasın değil mi? Öyle tabii, en güzeli deli olmak zaten, çok zeki mi olmak istersin çok mu güzel sorusunun cevabı gibi birşey bu, e iyi hoş, cin gibisin falan ama ne işine yarıyor, var mı bir kullanma klavuzun, yok. Uyumadan önceleri en az on dakika düşünüyorum, hayatımı planlıyorum, herşeyin karşısında bir çözümüm var falan, bok ye, o teyzenin yanında yürüyebildiğin gün gel konuşalım.

Beatrice ve kızlar isimli şok yazı dizimiz ise yakında bu ekranda olacak, ananaınanananna, efekt yaptım, allllaaaaa, pek heyecanlı..

20060104

g

hani bazen pek romantik yazılar falan yazıyorum ya, sonra gün geliyor pek neşeli bir anımda okuyorum falan, ulan diyorum ne kadar geyik bir insansın sen, hadi millet okuyor falan ama ben yer miyim bunları, yiyorum aslında, bak şimdi alkol durmakta yanmda, nedense alkol olunca garip bir keder, bööle nasıl desek dokunsan " bir vakitler.." diye anlatacağım, anlarsanız yani,

on kişiden dokuzuna sormuşlar silenzio'u nasıl bilirsiniz diye, bilmem demiş.

bana seni her sorduklarında "hiiççç" deyip içli bir şekilde, basıp gidiyorum.. sigaralarımın sayısı tükenmemişse, hala içecek kadar limitim varsa bi tane yakıyorum, yoksa can sağlığı, hayvan sağlığı, beşeri ilaçlar..

"we are only making plans for nigel" diye bir şarkı var. almanyadaki halama armağan ediyorum.
aşmanyadaki halamın gözünde okumuş akıllı bir çocuğum ben, efendi bir insanım, büyük adam olacağım ileride, umut saçıyorum.

halacım, o kadar kolay değil hayat, bilirsin, konuşmayız böyle şeyleri ama anlarsın işte..

20060103

f

these boots are made for walking bebeğim,

ne ben nejat işler kadar karizmatiğim ne de sen adriana lima kadar taşsın, olsun, ne çıkar..

sarılıp uyuruz, iki film izleriz ışıkları karartıp olur biter, sevgili dediğin bu işe yaramaz mı zaten, yarar, tomb raider olmanı beklemiyorum senden, ne de ben süperman'im zaten.. ne geldiyse fazlasını istemekten gelmedi mi başımıza, e bi de yaşımız da geldi, uçan kahramanlar ancak filmlerde oluyor ya da o tesadüflerin başlattığı aşklar falan, anlayacağın yalan. ben istiyorum ki sen bildiğim tek gerçek ol, olmaz mı?

ama hani senle ben, bir cümlenin içinde birlikte olsak, beş dakika olsun fazla değil, süper bir tomb yapmaz mıyız?

yazımızı irenç pıtırcık kızların cümlesiyle bitiriyoruz: hadi gel artık
ve ben kendimden süratle uzaklaşıyorum..

20060102

g

sanırım bu mevsim buraya kış uğramayacak, 2006 uğradı mesela, gelmez dedik, çat diye geldi, geçer bi de şimdi, yaşlanırız, yaşlanmak harika birşey zaten, farketmiyorsun, kim anlar ki gözünün altına eklenen ufak bir çizgiyi. uyuyakalmak da bööle birşey. uyuyakalacağını biliyorsun ama kimse uyuyakalmak için yatmaz bir yere, uyandığında, yani bir divanın üzerinde biraz geç, demek ki ölmek dedikleri böyle birşey.

sigaralardan vazgeçebiliyorsa insan, 2+2 bir ingtegralinde 4 edebiliyorsa demek ki uzak gözlerinin, ve kaç kere tekrar ettiysem azıcık edebi bir yazının içinde matematiksel benzetmeleri, hoşuna gidiyor diye, şimdi nasıl böyle dalga geçebiliyorsam, e o zaman herşey kolay, herşey gelip gidiyor demek ki, el sallayınca arkasından geçer, öyle demiştin sen bir vakit, hatırlamazsın, yahu senin unutkan cümlelerini sevmedim mi ben zaten.

hadi basın gidin şimdi, that is all folks..

20060101

s

muhtemelen biraz önce şimdiye kadar yazdığım en iyi şeyi delete tuşuna basarak tarihin derinliklerine doğru gönderdim. neyse, bazen yazmamak ya da okunmamak söylenebilecek en iyi kelimelerdir belki, hooop, bir delete tuşu daha, neyi delete ediyorsun be yavrum, hangi gerçekten kaçabilirsin ki söyle ağız tadıyla ya da sildiklerin bu kadar silgisel şeyler ise, başka bir mevsimin başka bir sonbaharında görüşelim.

neyse, herneyse..

"making plans for nigel-nouvelle vague" bir şarkının ismi bu kadar iyi olabilir mi yahu, ayrıca dinleseniz hastası olurdunuz, kadının öyle bir sesi var ki sanırsınız ninni falan okuyor.

mesela ben bugün yani pazar günü gazete bilem okumadım, az sigara içtim, boktan bir film izledim.

yok ya, piç oldu bu yazı, sildim, sildim. ulan sileceksen ne bok yemeye yazıyorsun. yazmıyorum..